Ufuk KARADAVUT
Yok Olmaya Az Kaldı
25/04/2016 Yok olmak derken hemen aklınıza ölmek anlamı gelmesin. Yaşayan cesetlerin arttığı günümüzde varken yok olanları belirtmek istedim. Aramızda çok sayıda yürüyen ceset vardır. Söyle dikkatlice etrafınıza bakarsanız bunların sayılarının az olmadığını rahatlıkla görebilirisiniz. Gerçekleri görmek istemeyen yada göz ardı etmeye çalışan, olanları yok gibi farzedip dikkate almayan, yaşanan olay ya da olayları ise kişisel olaylarmış gibi tanımlayanların yaşadıklarını düşünmek yanlış olacaktır. Çünkü bu tür kişileri yaşıyor sınıfına koymak aslında kendi kendimize yapabileceğimiz en büyük saygısızlıklardan birisidir. Son zamanlarda yaşanan ve ancak çok küçük bir kısmını duyabildiğimize inandığım bazı ahlaksızca olaylar yaşanmaya başlandı. Zaten var olan olayların üzerine bunlar gelince artık toplum olarak gerçekten yürüyen cesede döndüğümüzü düşünmeye başladım. Yaşadığımız toplum içerisindeki taciz, ensest ilişkilerdeki artış, tecavüz olayları, cinayetler, intiharlar, boşanma, aldanma, aldatma ve kadına şiddet uygulamalarının sınır tanımadığı bir toplum oluverdik. Kimsenin de bu konuda itirazı yok gibi duruyor. Baksanıza İslami ilimler öğrettiği belirtilen bir vakıfta kalan 45 öğrenciye günlerce tecavüz ediliyor, tacizler yaşanıyor ve o ilde kimse çıkıp ta ne oluyor kardeşim demiyor. Nereye gidiyoruz kardeşim. Biraz kendinize gelin. Yapılanlar ve yaşananların sayılarına baktığımızda ise durumun daha vahim olduğunu görebiliyoruz. Artık yapılan ahlaksızlıklar ve yanılan işlerin bütün sınırları aştığını görebiliyoruz. Hangi dini kaynağa bakarsanız bakın, hangi milletin milli değerine bakarsanız bakın ve hangi siyasi görüşün içeriğine bakarsanız bakın bunlardan hiç birine rastlayamazsınız. Çünkü bunlara ahlaksızlığın, insanlıktan çıkmanın ve asında yok olmaya giden yolun kaldım taşlarıdır. Yapılan ahlaksızlıkların toplum içinde sessiz bir şekilde izlenmesi aslında bunların kabul edilmesi anlamını da taşımaktadır. Atalarımız “sükût ikrardandır” demişlerdir. Yani susmak kabul etmektir doğrulamaktır. Hayatımızda yer alması gereken iyi-kötü, günah-sevap ve haram-helal gibi kavramlar artık içeriği boşaltmış ve anlamsız hale gelmiştir. Ahlak kavramını sorsanız kimseden doğru dürüst bir açıklama dahi alamayacağınız bir döne doğru hızla akıp gidiyoruz. İnanç nedir dediğinizde hemen her türlü açıklamayı duyabilirsiniz. Ama yapılan açıklamaların hiçbir gerçek anlamda inancı açıklamayacaktır. Mesela namus kavramını çıkın ve sorun bakalım, ne cevaplar alacaksınız. Size şunu kesinlikle söyleyebilirim ki çok sayıda ve farklı cevaplar alacaksınız. Bazılarına olabilir derken bazıları ise sizleri çileden çıkaracak cevaplar olacaktır. Ancak hiç biri sizleri tatmin edici olmayacaktır. Çünkü artık namus gibi kavramında içi boşaldı. Namuslu olmak demek artık belli değerleri korumak olmadığını anlayacak ve üzüleceksiniz. Bunun temel sebebinin ise yaşam tarzımıza bağlı olarak yaşam anlayışlarımızdaki değişikliktir. Günümüz insanı yapılan algı propagandaları ile sadece anı yaşayan ve yaşadığı andan sınırsızca zevk alan bir konuma getirilmiştir. Yaşanılan dünyayı sadece zevk almak ve tatmin olmak olarak görenlerin sayılarının az olmadığını göreceksiniz. Hatta o hale gelindi ki yaşamak ve zevk almak için yapılacak her şey doğaldır ve kabul edilebilir. Hiçbir değer tanımayanların değer açısından konuşacak ve savunacak ta bir şeyleri kalmamaktadır. Bunları okurken bazılarınızın “dini eğitim verilmeyince bu şekilde oluyor başka ne bekliyorsunuz” şeklinde eleştireceğinizi biliyorum. Ancak sorun bu değil aslında. Sorun dini eğitim verildiği ifade edilen yerlerde gerçekten ne kadar dini eğitimin verildiğidir. Tecavüzler ve istismarların önemli bir kısmı buralarda yaşanıyorsa o zaman bir yerlerde yanlışlıklar yapılıyor demektir. Dinimizde bize yapılması gerekenleri açık ve net bir şekilde söylüyor. Helal belli haramda belli diyor. Arasında kalan şeylerden ise uzak durun diyor. Ama bizler her şeyde olduğu gibi ifrat ve tefritte aldık başımızı gidiyoruz. Yazımın başına bilinenler dedim. Birde bilinmeyen ve duyulmayanlar var. Kapalı kapılar arkasında kalan, duyurulmayan, saklanan, baskı kurularak sessiz çığlıklarla geçiştirilen ve bunlardan daha vahim yaşanan gerçekler var. Ancak onları hiç duymuyoruz. Belki de hiç duymayacağız. Ama ahlaksızlıklar yaşanmaya devam edecek. Sapkın ruha sahip olanlar sapıklıklarını yapmaya devam edecekler. Ama asıl onları koruyanlar ve onlara destek olanlar Allahın Gazabını hak etmektedirler. Ve bir gün başlarına gelecek olan da zaten budur. Ancak toplumsal olarak yaşanan suskunluk, bütün bunları kabullenme ve hatta bunları eleştirenlere karşı bu sapkınlıkları yapanları sadece kendinse yakın diye savunmak içimize işledi. Yok oluyoruz farkında değil misiniz? Yürüyen cesetler haline geliyoruz uyanmayacak mısınız? |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022 |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021 |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021 |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021 |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020 |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020 |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 |
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019 |
Tarım Kredi Raporu |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019 |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019 |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... |
Devamı |