Ufuk KARADAVUT
Yoksulluk Algısı Araştırması - 1
10/06/2019 Yoksulluk üzerine yapılan araştırmamızın devamı niteliği taşıyan bu çalışma da yoksulluk algısı üzerinde durulmuştur. Yoksulluk üzerine yapılan ilk çalışmaların tamamına yakını Avrupa ülkelerinde ve özellikle de İngiltere’de yapılmıştır. Sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ve bunların yaratmış olduğu yan etkiler nedeni ile ortaya çıkmaya başlayan yoksulluk kavramının üstesinde gelebilmeye ya da en azında etkisini azaltabilmek için çalışmalar yapılmıştır. Elbette ilk zamanlar yoksulluğun etkisini azaltmak sadece sanayi devriminin zarar görmemesi için yapılıyordu. Ancak zaman ilerledikçe ve işin ciddiyeti arttıkça durum değişmiş ve devletlerin geleceğini etkileyebilecek boyutlara ulaşmaya başlamıştır. Üstelik buna birde göçler eklenince işin boyutu değişmiş ve daha ciddi ve çok boyutlu olarak ele alınması gereken konu olarak ilk sıralara yerleşmiştir.
Yine ilk zamanlar yöneticiler yoksulluk ile medenilik ilişkisini birlikte değerlendirmişler ve medeni olanların aynı zamanda zenginleşeceklerini düşünmüşlerdir. Buna göre değerlendirmeler yapılmış ve çözümde bu amaçlar doğrultusunda alınan kararlara ve uygulamalara göre yapılmıştır. Bunun içinde gelirin artması ya da gelir dağılımın düzeltilmesine yönelik çalışmalar yerine toplumu modernleştirmeye yönelik olarak çalışmalara ağırlık verilmiştir. Ancak modernlik kavramının içeriği oldukça zengin olması ve bunun çoğu zaman sağlanamamış olması işleri biraz daha zorlaştırmıştır. Çünkü modernlik sadece sözde olan bir kavram değildir. Aynı zamanda kaliteli yaşam şartlarının sağlanması, eğitimin iyileştirilmesi ve insanca yaşam için gerekli olan temel şartların sağlanabilmesi ile mümkün olan bir olgudur. Ancak bunu yapmak en gelişmiş ülkede dahi mümkün olmamaktadır. İşte bu sebeplerden dolayı mücadele sürekli olarak ertelenmiş ve günümüze kadar bir sarmal haline gelmiştir.
Sarmal güderek büyümeye devam etmiş ve artık küresel bir sorun olarak karşımızı çıkmaya başlamıştır. Bunu gören gelişmiş ülkeler yoksulluğun sadece kendi ülkelerini etkilemesinden ziyade gelişmiş ülkelerin etkilemesini isteyerek sorumluğunu ve sıkıntıları bu ülkelerin sırtına yüklemek istemişlerdir. Bunda kısmen başarılı olsalar bile genel olarak başarılı olduklarını söylemek oldukça zordur. Bu durumda devreye hemen Dünya Bankası devreye girmiş ve 1990 yılında dünya kalkınma raporunu hazırlanmıştır. Rapor sadece yoksulluk ve yoksulluk ile mücadeleye ayrılmıştır. Hazırlanan raporda temel olarak 5 başlık bulunmaktadır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz;
Ekonomik büyüme: Dünya Bankasının ilke ve temel görü olarak vurguladığı konu kalkınma olmadan ekonomik büyümenin olmayacağı ve ekonomik büyüme olmadan da yoksulluğun azaltılmasının mümkün olmayacağı görüşüdür. Ancak bunun nasıl olacağı konusunda somut ve ayakları yere basan öneriler bulunmamaktadır. Çünkü büyümeyi tanımlarken bunun nasıl gerçekleştirileceği açıklanmalıdır. Ülkeler içinde bile bölgeler arası ve büyüme dinamiklerinde farklılıklar söz konusu olurken, ülkeler arasındaki farklılıkların nasıl aşılacağı ve nasıl bir büyüme kavramının anlaşılması gerektiği gibi konular tam olarak açıklanmamıştır. Çünkü açıklanan raporla birlikte ciddi tartışmalar başlamıştır. Çünkü yapılan bazı soyut önerilerin uygulanması sıkıntılı gözükmüştür. Zaten uygulanmadığı açıkça görülmektedir. Öneriler arasında yer alan ve tarımsal ürünlerdeki fiyat kısıtlarının kaldırılması gelişmekte olan ülkeler açısında uygulanabilir bulunmamıştır. Yine ithalatta var olan kısıtlamaların kaldırılması da uygulanmaktan uzak bulunmuş ve uygulanmamıştır. Bazı ülkelerde görülen sınırlı uygulamalar zaman içerisinde tamamen kaldırılmıştır.
Yetişmiş insan gücü sayısını artırmak: Yetişmişi insan gücü bilgi, görgü ve deneyim olarak sorumluluklarını bilen insan demektir. İnsan yetiştirmek gelecekte var olabilmenin temel koşuludur. Bunun içinde eğitim sisteminin, sağlık sisteminin, toplumsal yapının ve sosyal yapının istenilen şekilde birey yetiştirebilecek şekilde düzenlenmesi gerekir. Daha öz ifade ile bireye yatırım yapmak gereklidir. Yetişmiş insan gücü olmadan yapılacak çalışmaların başarılı olması mümkün değildir. Çünkü yapılan ve yapılacak olan bütün işlemleri yaşayacak ve sürdürecek olan insandır. Ancak dünya bankasının bu konuda da yeterli olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. En somut öneri kadınların iş hayatına girmesi ve kadınların yeterli eğitim almalarının sağlanması olmuştur. Bunun tek başına nasıl mümkün olabileceği ve gerçekçiliği hakkında sonum yaklaşımlardan uzak olması inandırıcılığın kaybolmasına neden olmuştur.
Denge politikalarının gözden geçirilmesi: Uzun yıllardan beri devam eden ve adına “ekonomik denge modeli” denilen denge politikaları özellikle gelişmekte olan ülkeleri ciddi anlamda zora soktuğu görülmüştür. Ancak bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda somut bilgilendirme ve öneri bulunmamaktadır. Bunun yerine bazı soyut öneriler yer almıştır. Yoksulların korunması, daha fazla hakların tanınması ya da kamu harcamalarından yoksulların paylarının artırılması gerektiği türünden öneriler yer almıştır. Ancak bunların gerçekleşebilir somut önerilerden uzak olması inandırıcılığının da düşük olmasına ve buna bağlı olarak ta uygulamaya geçmesini imkânsız hale getirmiştir. Denge politikası gelişmiş ülkeler tarafından sürekli olarak yanlı kullanılmış ve gelişmekte olan ülkelerin aleyhine sonuçlar çıkmıştır. Sonuçta yoksulluk artmaya devam etmiştir. Dünya Bankasının önerileri ve öngörüleri de buna bağlı olarak biraz askıda kalmış ve gerçekleşmesi mümkün olmayan düşünceler topluluğu ya da yetkisiz sorumlu olmanın ötesine gidememiştir.
Çevre Duyarlılığı: “Ekonomi mi? Ekoloji mi?” noktasında sürekli olarak bir çatışma söz konusu olmuştur. Bu çalışmanın önümüzdeki yıllarda ve hatta çevre tamamen yok olana kadar devam edecek gibi duruyor. Çevresel duyarlılık nedeni ile gelişmekte olan ülkelerin çevre bilinçlerinin artırılarak ekolojik kalkınma önerileri yapılırken, gelişmiş ülkelere ise sadece basit önerilerde bulunulması samimiyetten uzak olduğundan ciddi bir karşılık bulmamıştır. Aslında gelişmiş ülkeler ekoloji silahını gelişmekte olan ülkelerin kendilerine bağlılıklılarının artmasını ve kaynaklarını kendilerine vermeleri için araç olarak kullanmayı tercih etmişlerdir. Ekoloji gerçek anlamından çıkarak sömürü haline gelmiştir. Böyle olunca da ciddi bir karşılık bulmamıştır. Düşünsenize dünyadaki kirlenmenin %95’i Amerika, Çin, Rusya ve Avrupa ülkeleri tarafından yapılmaktadır. Geri kalan ülkelerin tamamı ancak %5’lik bir kirlenmeye neden olmaktadırlar. Ancak bunun cezası da yine bu %5’lik kirlenmeye sebep olan ülkelerden çıkarılmaya çalışılmaktadır. Elbette bu samimiyetten uzak ve karşılığı olmayacak bir çabadır.
Dünya Bankasının Kredileri: Dünya Bankası sürekli olarak belli oranlarda ve düşük faiz ile kredi kullandırmaktadır. Ancak kullandırılan krediler ağırlıklı olarak kırsal kalkınma için kullandırılmaktadır. Kullandırılan miktarlar her geçen yıl azalmaya ve amacından sağmaya başlamıştır. Yoksulluk için kullanılması gereken kaynaklar zenginlerin yatırımlarını korumak için harcanmaya başlanmıştır. Yoksulluk için bir birin veriliyorsa zenginler için 9 birim verilmeye başlanınca bu da inandırıcılığını yitirmiştir. Olması gerekenler olmayınca dünya genelindeki yoksulluğun kronikleşmesi sağlanmıştır. Artık dünya genelinde kronik yoksulluk yaşanmaktadır. Bunun üstesinden gelmekte eskisi kadar kolay olmayacaktır.
Yoksulluğun ana kaynağı olan gelir dağılımındaki dengesizlik giderilmeden yapılacak çalışmaların sorunu çözemeden ziyade sorunu kalıcı hale getirmekten başka bir işe yaramayacağı açıktır. Yoksulluk varsa sosyolojik olarak toplumsal yapının bozulması ve topluma yabancılaşma olgusu da vardır. Elbette bunlar beraberinde toplumsal olarak güvensizlik ortamının oluşmasına ve toplumsal kavramanın boyut değiştirmesine sebep olmaktadır. Yoksulluk ile ilgili olarak duygusal ve toplumsal değişim aynı zamanda algısal değişikliğe de sebep olmaktadır. Sosyal alanda yaşanan sıkıntılar, psikolojik ve biyolojik olarak bireyleri doğrudan etkilemektedir. Yoksul olarak kabul edilen bireyler toplumsal ilişkilerde hep bir adım geride kalmakta ve düşük konumda olmaktadırlar. Böyle olmasalar bile böyle olduklarına inandıklarından en başta dezavantajlı grup içinde yer almaktadırlar. Bu duygu ve düşünce bireylerin gelişmesini ve değişmesini engelleyen ya da yavaşlatan önemli bir faktör olmaktadır. Hele bir de bireyler toplumdan ümitlerini keserek yalnızlığa düşerek amaçsızlaşırlarsa asıl sorun bundan sonra başlar. Çünkü bundan sonraki aşama artık sorgulama değil asilik ve başkaldırı olacaktır. Bu aşamaya gelmiş olan bireyler her türlü yönlendirmeye açık bir hale gelmiş olurlar.
Yapılan bu çalışma ülkemizde ciddi bir sorun olan ve üstesinden gelinmesi şart olan yoksulluk kavramının gerçek anlamda nasıl algılandığı ve bu algının bizleri nerelere doğru yönlendirdiğini ortaya koymak amacını taşımıştır. Yapılan çalışmalar doğru bir şekilde yapılır ve bir o kadar da doğru şekilde analiz edilerek değerlendirilirse sonuçların daha etkili olacağı ve uygulamada da yol gösterici olacağı şüphesizdir. Burada yapılan çalışma ile yetkili ve etkililere yol gösterilmesi ve daha güzel ve güçlü Türkiye’ye çalışmalarına katkı sunmak amacı güdülmüştür. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022 |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021 |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021 |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021 |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020 |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020 |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 |
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019 |
Tarım Kredi Raporu |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019 |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019 |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı |
Devamı |