• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

ilkeliyazilar

Hoş geldiniz!

Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Ufuk KARADAVUT
Etik ile İnsan davranışı etkileşimi
30/04/2019

Etik değerler insanların davranış şekillerini değiştirmeli mi diye sorarsak eminim çoğumuz “evet, değiştirmeli” diye vereceksiniz. Eğer değiştirmesi gerekiyorsa yıllardan beridir etik konusunda ülke genelinde bir şeyler yapılmaya çalışılıyorken bir sonuç elde edilemiyor. Asıl sorun etik davranışların gerçekten etik değeri içermemesi mi, bizlerin etik değerleri gerçek anlamda kabullenmememsi mi yoksa etik değerlerin bize sunduklarının sosyal olarak kabullenmiş davranışlarımıza aykırı olması mı? Hangisini derseniz deyin ancak bir sorun var ve sorun bir türlü aşılamıyor. Etik değerler ayaklar altına alınıyor. Etik değerler diye konuşanların önemli kısmı etik değerleri tanımaz hareketler yapıyor. Bunu biraz daha ileriye götürürsek, bazı kurum idarecilerini söyle gözden geçirelim. Elbette tamamını bu kapsamda değerlendirmemiz mümkün olmayacağı gibi doğruda değildir. En kaliteli kurum diye övünerek gezilen bir kurumda en kalitesiz işler çıkıyor, en ahlaklı yer seçilen alanlar ahlaksızlığın zirvesi yapılıyor, en inançlı yerler dediğimiz alanlar inançsızlığın en büyük göstergesi olan yerler seçiliyor. Yani tuttuğunu elinizde kalıyor. 

Peki, sorun ne ve idarecileri bu şekilde davranmaya iten sebepler nelerdir? Etik davranışlar sadece neden sözde kalıyor ve bir adım ileriye doğru gidilemiyor. Neden etik değerler etiketi altında etiksizliğin en büyükleri yapılıyor? Etik değerler bizi nerede ve nasıl sıkıntıya sokuyor? Etik değerler bizim ahlaksızlığımıza perde mi oluyor? Etik değerler olmasaydı daha mutlu ve daha huzurlu olabilir miydik? “Etik ahlakın yerini tutamıyorsa niye var” diye mi düşünüyorsunuz? Elbette sorular çoğaltılabilir. Ancak her soruya vereceğiniz cevap yeni bir ya da birkaç soruyu beraberinde getireceğin emin olabilirsiniz.

Burada sizleri başka bir yönden bakmaya çağıracağım. Acaba bireysel olarak toplum içinde almış olduğumuz roller etik ilkeleri ve etik değerleri anlamda etkili olabilir mi? Bu sorunun cevabı verilebilirse çok şeyi aşabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü her bireyin toplumda ya da sosyal sınıfta aldığı bir ya da birkaç rolü var. Bu role göre hareket etmekte ve çevresini de buna göre hareket ettirmeye kalkmaktadır. Gücü nispetinde de bu şekilde yönlendirmeye çalışmaktadır. Aslına bakılırsa bireyin aldığı sosyal rol onun yaşamının bir ayrıntılı sergisidir. İçinde bulunulan sosyal çevrenin ya da toplumun bizden beklediği davranışları göstermek olarak ta ifade edebiliriz. Bulunduğumuz konum olarak aldığımız ya da üstlendiğimiz rollerin bizim hareketlerimizdeki etkisi gerçekten karakterimiz dahi yönlendirecek ve yönetecek güçte midir yoksa sahip olduğumuz güç ile aldığımız rolü en iyi şekilde yapmaya mı çalışıyoruz.

Bir kişinin yönetici olması ya da olmaması etik açıdan davranışı etkiliyor. Elimizdeki para miktarı, sahip olduğumuz ve kullanabildiğimiz güç’ün psikolojik ve sosyal etkileri ile almış olduğumuz eğitim (eğitimi bir bütün olarak değerlendiriyorum) etkili olmaktadır. Bunu biraz daha basite indirgeyelim. Herhangi bir futbol oyununda her oyuncunun oynayacağı yer ve görevi bellidir. Bunun dışına çıkması oyun disiplinin bozacağı gibi başarısızlığı beraberinde getirir. Pas vermeme, yardımcı olmama veya bencillik yapılması yine aslında oyun kurallarına uymamayı ve bir anlamda oyun ahlakını dikkate almamak anlamını taşır. Oyunu bozanlar aslında bireysel olarak ya da tek başlarına bunu yapmazlar. Birileri ile bir araya geldiklerinde ve kendilerine değer verilince birden bire yapısal değişim geçirerek kural tanımaz hale geliyorlar. Ne etik kural kalıyor ne de ahlak kuralı kalıyor.

Bu basit bir örnekti. Toplum içinde bulunduğumuz yer itibariyle bu şekilde davranan çok sayıda kişiyi görebiliriz. Hatta bazı kişiler kendilerini çok dindar olarak gösterirler. Bunun için farklı grupların ya da toplulukların içerisine girerek orada yer edinirler. Aslında dindar olarak kendilerini tanımlayan bu kişilerin uyum konusunda daha başarılı olmaları beklenirken, bu şekil olmadıkları görülür. Hatta öyle ki, etik bir tarafa bitin ahlaki değerleri bir tarafa bırakarak ahlaksız bir şekilde yaşamayı tercih ederler. Ancak sorunu büyüğü burada başlıyor, o da yaptıkları şeyleri kendilerine uydurdukları ya da kendilerinin ürettiği ahlaki veya din kurallara uygun sayıyorlar. Özellikle büyük sorumluluk isteyen devlet kurumlarında bu tiplerin artması nedeni ile ciddi sıkıntıların yaşandığı ve verimliliğin düştüğü bilinmektedir.

Bireylerin toplumda almış olduğu rollerde uygulama esansın sıkıntılar yaşadıkları doğrudur. Ancak sıkıntıların büyük çoğunluğu aynı değere sahip olmamaktan kaynaklanmaktadır. İçinde yaşanılan toplumda ahlak değerleri de bellidir, etik kurallar da bellidir. Bunlar temel hareket noktası olarak alınırsa ciddi bir sorunun yaşanması beklenmektedir. Ancak özellikle belli yerlere gelmiş olan bireylerin kendi düşüncelerini ya da inanışlarını gerçekleştirmek için baskı kurmaya başlamaları ile etik kuralları ve ahlak değerin darmadağın olduğunu görebiliriz. İşte tam da burada gerek içsel ve gerekse de dışsal olarak bazı sorunlar ve iç çatışmalar yaşamaya başlarız. Bu çatışmalar içinde en başta içsel ve dışsal anlaşmazlık sorunu yaşanmaya başlanacaktır. Burada ifade etmek istediğimiz yaptığımız işlerin ya da daha genel ifade ile bizlere verilen toplumsal rollere gerçekten layık mıyız, yoksa birileri bizleri burada kullanmak mı istiyor? Biz bize verilen bu görevi yapabilmek için kendi bilgi ve görgümüze göre hareket edebilecek miyiz, yoksa birileri tarafından yönlendirilecek miyiz? Eğer görev aldığımız yerin bize uygun olmadığını düşünüyorsak ya da bize uygun olduğuna inanıyorsak acaba katkım nasıl ve ne ölçüde olacaktır? Bu sorulara cevap vermek ile geçecek olan zaman içinde yapacaklarımız kafa karışıklının getirdiği bulanıklık ile kural tanımaz biri haline gelebiliriz. Yapılması gereken kafa karışıklığından kaynaklanan içsel ve dışsal anlaşmazlıkları aşabilmek için her zaman söylendiği gibi işi bilen ve başarı ile yürütebilecek liyakat sahipleri ile çalışılması önerilir.

Bir diğer konu da almış olduğumuz görevlerin birbirleri ile uyuşmamamsıdır. Dündar Taşer’in dediği güzel bir söz her zaman aklımızda olmasıdır; “inandığımız değerler ile arzuladığımız değerlerin zıddiyeti anarşiyi doğurur”. Yukarıda ifade edilen sözler bizlerin görev süresince almak zorunda kalacağımız birbiri ile çelişen işler yapmamıza engel olacaktır. Eğer bu tür çelişki yaşanıyorsa işi yapan ya da işin adayı olan birey o işe uygunluğunu yeniden gözden geçirmelidir. Farklı beklenti içinde olunabilir. Ancak, beklentilerin karşılanma oranları yüksek değerlere ulaşması ile sonuçlanırsa başarılı olunur. Almış olduğumuz görevlerin çelişmemesi ile içsel çatışmayı önleyebiliriz.

Hemen her insan kendisini bulunduğu yerden daha iyi görmek isteyebilir. Özellikle belli bir şekilde emek ve zaman harcamış bireylerin böyle düşündükleri bilinir. Haklı da olabilirler. Ancak bazen hiç hak etmedikleri halde kendilerini mümkün ola en iyi yerde ve en yüksek makamda görmek isteyebilirler. Özellikle son zamanlarda bunların sayılarının da ciddi anlamda arttığını görebilmekteyiz. İşte bu tür kişilere verilen görevler genel olarak memnuniyetsizlik ile karşılanır. Beklediğinden daha düşük yere geldiğini düşünenlerin bulundukları yerde etik kurallarına uymalarını bekleyemeyiz. Hak etmediği halde çok yükseklerde görev alanlarında benzer şekilde davranmaları şaşırtıcı olmayacaktır.

Toplum içindeki konumumuz ne olursa olsun sonuç olarak herkesin uyması ve önlemesi gereken konu etik ve ahlak kuralları olmalıdır. Eğer benim etik değeri ya da senin etik değerin gibi anlamsız görüş ve düşünceler ön plana çıkmaya başlarsa önü alınamaz ve asıl büyük kargaşa o zaman çıkar. İçinde bulunduğumuz toplum yapısı içerisinde sürekli olarak yaşanan değişim ve dönüşümün toplumsal rolümüze uygun olması istenilen bir özelliktir. Ancak bu şekilde önce kendimizle ve sonra ise toplum ile barışık yaşayabiliriz. Böylece etik kuralların esnetilmesine ya da yok sayılmasına gerek olmaz. Yapamayacağımız bir işi kabul etmek aynı zamanda onu yapabilmek için hızlı bir dönüşümü de yaşamak anlamına gelir. Bunu da başarmak o kadar kolay olmayacaktır. Kendi kapasitenizi ve yapabileceklerinizle birlikte yapamayacaklarınız da farkın olmanız faydalıdır.

Ülkemizde hemen her konuda yaşanan aşırılıklar artarak devam ediyor. Her yeni davranış kalıbındaki aşırılık aslında hem ahlaki değerleri ve hem de etik değerleri yerle bir ediyor. Belki farkındayız, belki de farkında değiliz ama geleceğimizi yok ediyoruz. Etik ve ahlak kuralları toplumları yaşatan ve toplumsal barışın koruyucusu ilkelerdir. İlkeleri sadece duvarlara asarak etik kurallara uyuyormuş gibi gözükmek kimseye bir fayda sağlamaz. Önemli olan bir yerde yazmasa bile herkesin bunu bilmesi ve buna göre davranışlarını değiştirmesidir. İlk zamanlara belki zor olacak ve sıkıntılar yaşanabilir. Ancak belli bir kültür geliştiğinde her şey yoluna girecektir.



423 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021
Sıfır Emisyon Mümkün mü?
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020
Yoksulluk Algısı Araştırması-3
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019
Tarım Kredi Raporu
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019
Tarımsal Alandaki İddialara Dair...
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Hava Durumu
Saat