Ufuk KARADAVUT
Bilimsel Düşünce Hürriyeti ve Etik 4
09/10/2018 Aklın hapsedilmesi aynı zamanda oluşan fikirlerin gelişmemesi veya oluşmayanların ise hiç oluşmaması ile sonuçlanır. Karanlık bir yapı çöreklenir ve fikirsel ve toplumsal olarak tam anlamı ile bir felç kalma hali toplumun bütün kesimlerine işlemeye başlar. Bu belirsizlik ve karanlık bireylerini ruhlarını ele geçirir ve ruhların üstünü örterek âdete ışık görmesini ve aydınlanmasını istemez şekilde gizlenir. Bireylerin gerçek dünya ile kendi özleri arasındaki bağları koparır ve bireyler anlamsızlaşırlar. Kendileri anlamsızlaştıkça yaptıkları işlerde anlamsızlaşmaya başlar. Kendisini kavrayan bu perde aynı zamanda bireylerin kendilerini duymamaya ve karar verememeye, bağlı olduğu milletin ve memleketin bir parçası olmaktan uzaklaştırmaya başlar. Hatta daha ileri giden bazıları ise kendi ırkına ve devletine artık düşman olmaya başlar. Bu artık gelişimin son noktasıdır. Bu oluşumdan sonra bireyleri her türlü yönetebilir ve her istediğiniz şekilde yönlendirebilirsiniz. Bu şekilde yönetilen ve yönlendirilen bireylerin etik açıdan düşünmesi ve etik açıdan yaşam sürmelerini beklemek çok fazla iyi niyetlilik olacaktır. Bu tür yapılar orta çağ Avrupa’sında çokça gözlenmiştir. Özellikle İtalya ve İngiltere bu konuda sicili bozuk ülkeler arasında yer almaktadır. Birileri çıkıp insanlığın bu halinden onları kurtarmak gibi bir gayret içine girmesi durumunda hemen dışlanır ve tavrını değiştirmesi istenir. Eğer olmaz ise zaman içerisinde toplumdan uzaklaştırılarak yalnız bırakılır. Yalnız bırakılan insan ise zaman içerisinde yok olup gider. Bireyleri saran bu karanlığın atılması için her türlü çalışma yapılmalıdır. Bu noktadan itibaren bireylerin yanlıştan dönme şansları daha da azalır. Son noktaya gelmeden önce yardımda bulunmak ve ellerinde tutmak gerekir. Ancak bu yardım ancak yardım alacakların bunu kabul etmesi ile mümkün olabilir. Bu kabul edilirse yeni bir ruh değişimi ve yeni başlangıçlar yapılabilir. Ruh değişikliği temel olarak hapsedilen beynin yeniden canlanması ve özgürlüğü kazanabilmesi için düşünmeye başlaması anlamında kullanılmaktadır. Beynin kendisini tanıması ve tanıtması ve kimliklendirmesidir. Başka bir şekilde daha alarak beyin olma vasfını kaybetmemesi ve beyin olarak kalarak insanlık açısından bir değer oluşturabilmesi için ruh değişimi önemlidir. Ruh değişimi aynı zamanda yeni bir yaşam tarzı ve beklide yeni bir uygarlığın başlaması için önemli bir adım olacaktır. Yenilenmekten ya da değişmekten korkulabilir. Ancak bunu yaparak elde edeceğimiz kazanç kabul etmediğimizde oluşacak kayıptan büyük olursa yenileme süreci hızlanacak ve daha verimli olacaktır. Ancak yapılan çalışmaların dini ile ilişkilendirilmemesi önemlidir. Tarihte din ile ilgili olarak yaşanan çatışmaların faydası olmayacağı gibi zararı olacaktır. Hemen her yenileşmenin ardında daha iyiye ve güzele olan inancın olduğu görülür. Ruhun hapisten çıkarılması için yapılacak çalışmalarda tek yanlı değil çok yönlü düşünülmesi gerekir. Sadece dünya demek ne kadar yanlış ise tersini söylemekte o kadar yanlış olacaktır. Ancak buna engel olmak isteyen ve ortalığı karıştırmaya çalışan bazı spekülatif tipler olacaktır. Bu tipler her zaman vardı ve her zamanda olacaktır. Buna hazır olmak ve yeni fikirleri iyi anlatmak gerekir. Eski fikirler ile uzlaşmak bizi yanlış yönlendirmez. Aksine yeni fikirler değer katar. Anlaşılmasını ve anlatılmasını daha da kolaylaştırabilir. Eski ve yeni diyerek iki ayrı dünya oluşturmaya kalkmak aslında topluma kötülük yapmak olur. Her fikri hareketi kendi içerisinde değerlendirmek faydalı olur. Her iki görüşte iyidir demek bilimsel bilgi açısından doğru değildir. Bilim bizleri her zaman için yeniliğe götürmeye çalışmalıdır. Bunun içinde eski olarak kabul edilen bilgilerin gerçekten ne kadar eski oldukları ya da yani bilgilerin ve görüşlerin eskilerin eksikliklerini ne ölçüde tamamladıklarını tespit etmek doğru olacaktır. Bilimsel bilgi üretirken bağlılıklarımızın bizlere müdahale etmesine izin vermemeliyiz. İnsan aklı her zaman için dini alanda aciz ve aynı zamanda fikir üretmekte yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle din her zaman için bilimsel bilgi üretimi açısından aklın ulaşamayacağı ve müdahale edilmeyeceği bölge olarak kalmalıdır. Hür insanların olduğu yerde hür fikirler yayılacaktır. Hür fikirler ise her zaman için bilimsel bilginin zaferle çıkmasına sebep olurlar. Sadece insanın düşünmesi ve b,r şeyler üretmesi bilimsel gelişme ve etik değerlerin kabulüne yetecek şeyler değildir. Aynı zamanda ortamında özgür düşünce için müsait olması gerekir. Özgür düşünce ortamı yöneticilerin kendi istekleri için değil, bilimin gelişmesi ve yaygınlaşması için gereklidir. Aslında burada sorulması gereken önemli bir soru kaşımıza çıkmaktadır; Neden bilimsel bilgi üretimi açısından yenileşme ihtiyacı içindeyiz? Bu soruya verilecek olan cevaplar bellidir. İçinde bulunduğumuz dönem itibariyle yaşana ahlaki buhran ve bu buhran kullanılarak yapılan baskı nedeniyle etik değerlerin allak bullak edilmesidir. Ahlaki ve etik değerlerin yok edilmesi aslında toplumsal yapının da çökmüş olabileceğinin göstergesi olarak kabul görmeye başlamıştır. Hemen her siyasi idare her alanda olduğu gibi bilimsel bilgininde kendisinin tarafında olmasını ister. Dünya’nın hemen her tarafında gözlenen bu özellik nedeni ile bilimsel düşünce tam olarak gerçekleştirilememektedir. Dünyevi görüş ve çıkarlar fazlasıyla baskın gelmekte ve çıkarların karşılanması için etik ve ahlaki değerler başta olmak üzere bilim önemsizleştirilmeye çalışılmaktadır. Daha doğrusu heba edilmektedir. Bireylerin bilimsel açıdan kendi başlarına karar alma ve uygulama gibi bir hakları kendiliğinden oluşmaz. Bunun için bilim adamları için gerekli olan toplumsal, siyasi ve ekonomik koşulların oluşturulması gerekir. Elbette bu şartlar oluştuktan sonra her alanda olduğu gibi bilimsel bilgi üretimi bakımından fikir ve düşünce hürriyeti de temin edilmiş olacaktır. Bilim insanları fikir hürriyeti bakımından hiç kaygı duymamaları gerekir. Bu kişilerin derdi sadece bilimsel bilginin doğruluğu olmalıdır. Güdülen ve birilerinin emri altında çalışan bireyler olmamaları önemlidir. Bilim insanı her zaman için tarafsız olmalı ve çalışmalarını yansız bir şekilde yapmalıdır. Bu hem insani değerlerin yaşatılması açısından önemli olacağı gibi evrensel etik değerlerin kurumsallaştırılabilmesi içinde önemli olacaktır. Özgür düşünce ve özgür fikir üretimi ancak etki altında kalınmadan yapılabilir. Etki altında üretilmiş olan düşüncelerin ve bilimsel bilgilerin toplumsal açıdan pak faydasının olamayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022 |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021 |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021 |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021 |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020 |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020 |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 |
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019 |
Tarım Kredi Raporu |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019 |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019 |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı |
Devamı |