Ufuk KARADAVUT
Kente ve Köyde Yoksulluk Özellikleri
08/06/2018 Yoksulluğun yaşandığı alanlar aynı zamanda yoksulluğun hissedilme miktarını da etkileyebilmektedir. Ülkeler arasındaki farklıkta olduğu gibi ülke içinde de değişimler görülebiliyor. Ancak dünya’nın neresine gidilirse gidilsin kentteki yoksullun boyutları ile kırsaldaki yoksulluğun boyutları aynı olmayacaktır. Elbette etkileri de farklı olmaktadır. Bizim köydeki yoksulluk ya da kentteki yoksulluk olarak tanımladığımız yoksulluklar aslında sadece bulunulan bölgeden kaynaklanan değil, aynı zamanda ekonomik çalışma sahalarının varlığı ile bölgenin sosyal yapısı ile ilgili olmaktadır. Hatta buna kültürel değerleri de kaymak mümkündür. Çünkü yapılacak ekonomik çalışmalarda belli bir kültürel birikimin olması, bölge insanının gelişmeye açık olma durumu ve özellikle toplumu yönlendirebilecek söz sahibi insanların bulunması önemlidir. Köy ve kent, ya da diğer kullanımı ile kır ve kent kavramlarında esas olan yer farklılaşması olarak kabul edilebilir. Bu bölgelerin tarım ile uğraşma ya da uğraşmama gibi özelliklerine göre de ayrıma tabi tutulduğu bilinmektedir. Tarımsal faaliyetin yoğun olarak tutulduğu yerlerin köy ya da kırsal olarak tanımlandığı, buna karşın sanayileşme ile birlikte yerleşimin arttığı yere ise kısaca kent tanımı yapılabilmektedir. Genel olarak bakıldığında TÜİK’in tanımını burada kullanmak beklide daha sağlıklı ve anlamlı olabilir. Kurum nüfusu 20 binden az olan yerleri kırsal alan olarak tanımlarken, 20 binin üzerinde nüfusa sahip olanları ise kent olarak tanımlamaktadır. Elbette nüfus artıkça olanaklarda buna bağlı olarak artmaktadır. Yapılan yatırımların ekonomik olarak geri dönüşü hızlı ve karlı olmaktadır. Buna bağlı olarak kırsal alanlın yoksulluğu ile kentteki yoksulluk arasında belirgin farklılıklar bulunmaktadır. Kırsalda yaşayan insanların sahip olduğu yoksulluk genel olarak tarımsal alanda görülen sıkıntılardan kaynaklanmaktadır. Toprakların verimsizliği, yeterli derecede ekilebilir arazinin olmaması, olsa bile verimsiz ya da sulanabilir olmamamsı gibi faktörler etki yapmaktadır. Bu tür durumlarda elde edilen gelir çok az miktarda olacağından bireylerin zamanla yoksullaşması söz konusu olmaktadır. Bazı durumlarda ise kırsal alanlarda yaşayanların yoksulluktan dolayı kente göç etmelerinden dolayı iş alanlarının kalmamsı nedeni ile de burada istihdam edilen kişilerin gelirlerinin düşmesi ile yoksul sınıfına katılabildikleri görülmektedir. Tarımda çalışan işçiler genel olarak geçici ya da mevsimlik işçi olarak tanımlanan sınıftan bireylerdir. Tarım alanlarının elden çıkması nedeni ile bu bireylerin zaten ad olan imkânlarının daha da azalmasına neden olmaktadır. Kırsal alanlarda yaşayanlar ülke içindeki istikrardan doğrudan en yüksek miktarda etkilenmektedirler. İstikrarın olmaması ve gelecek üzerine yaşanan karasızlıklar köyde yaşayan halkın üretim konusunda kafalarını karıştırmaktadır. Üretmek zorunda olan bu kesim belirsizlikler nedeni ile üretim planı yapamamaktadır. Daha karlı ürünler ile üretim yapma olanağı bulunurken bu olanağı çoğu zaman kullanamaz. Bu ve benzeri nedenlerle toplumsal yapı içerinde başlayacak olan karamsarlıkların genele yayılmasına izin verilmemesi yoksullu gelişmesine engel olmak için gereklidir. Çok şükür bizde yok ve inşallah ta olmaz. Ancak bazı ülkelerde yaşanan iç savaşların ve çatışmaların insanları yoksul bıraktığını biliyor ve görebiliyoruz. Bir diğer konuda kırsal alanda yaşayan üreticilerin topraklarının sürekli olarak bölünmesidir. Miras yolu ile bölünen arazilerin zaman içerisinde aileleri beslemekten çok uzaklaşarak yoksullaşmaya neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak ta göç kaçınılmaz bir son olarak karımız çıkmaktadır. Ülkemizde konu ile ilgili olarak Tarım arazilerinin toplulaştırılmasını öngören Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Kanuna göre, asgari tarımsal arazi büyüklüğü, bölge ve yörelerin toplumsal, ekonomik, ekolojik ve teknik özellikleri gözetilerek Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nca belirlenecek. Daha da ötesi belli bir büyüklüğe erişmiş olan tarım alanlar kanunen bölünemez olarak tanımlanacak ve kesinlikle parçalanması söz konusu olmayacak. Elbette kanunun olması uygulanacağı anlamını taşımaz. Kamu yararı denilerek çok farklı uygulamaların yapıldığını biliyoruz. Yeniden yapılmayacak diye bir şey yok. Ancak böylesine bir uygulamanın yapılması de umut vericidir. Böylece tarım alanlarının herkesin gönlüne göre bölünmesinin önü kapatılmış oldu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde Türkiye'deki gibi bir toprak rejimi bulunmamaktadır. Ortalama tarım işletmesi büyüklüğü İngiltere'de 540, Fransa'da 520, Almanya'da 460, İspanya'da 240 dekar iken, Ülkemizde 60 dekar civarındadır. Bu parçalanmış tarım arazilerinin geçimi dahi sağlayamayacak kadar küçülmüş olduklarının göstergesidir. Köylerdeki yoksulluğun sebeplerinden birisi de yerel yönetimlerin yönetim zafiyetinde olmaları ve iyi yönetememeleridir. Özellikle ülke genelinde uygulanan politikaların etkisinin artması ya da azalması o bölgedeki mahalli yöneticilerin gayretine bağlıdır. Bu nedenle kilit burada mahalli idare yöneticileri olmaktadır. Yöneticilerin yaptıkları işlerde net olmamaları ve yapılan işler hakkında topluma bilgi vermemeleri nedeni ile zaman içerisinde güvensizlik oluşmaktadır. Güvensizlik ortamının artması sonucunda ise yöneticiler tarafından gelebilecek tepkileri azaltabilmek için baskı mekanizmalarını çalıştırmaya başlarlar. Tepki arttıkça baskı artar. Bunun sonucunda ise hızlı bir huzursuzluk ve haksız rekabet ortamı oluşur. İdarecilerin tarafında olanlar idarenin nimetlerini bol miktarda ve rahatlıkla alıp daha zengin olurlar. Buna karşın tepki gösterenler ise idarenin nimetlerinden faydalanamazlar. Böylece yoksullaşma başlar. Yoksul olanlar ise daha fazla yoksullaşmaya başlarlar. Bu bir noktadan sonra kısır döngü halini alır ve içinden çıkılamaz hale gelebilir. Bunun önüne geçebilmek için mahalli idarelerin çalışma disiplini, usul ve esaslarında tavizkar olunmaması ve liyakatli insanların buralara getirilmesine dikkat edilmelidir. Köyde yaşayan bireyler dertlerini anlatma konusunda sıkıntı yaşamamalıdırlar. Onların sıkıntılarını anlatma başarıları yönetiminde başarısını göstermektedir. Köylerdeki yoksulluğu etkileyen bir diğer faktör ise ülkesel politikalardır. Özellikle ülkenin içinde bulunduğu durumu iyileştirici bazı çalışmaların yapılası söz konusu olabilir. Ancak alınacak ekonomik kararlar köylerde yaşayan halkın aleyhine olabilir. Bazı durumlarda ise alınan kararlarda köy halı göz ardı edilmek zorunda kalınabilir. Her ne sebeple olursa olsun böylesi bir durumda genel anlamda kırsalda yaşayanların olumsuz olarak etkilenmeleri ve yoksullaşmalarını destekleyebilir. Devletler genel olarak nüfusun ve sermayenin yoğun olduğu yerlere öncelik vermektedirler. Bu aslında normal karşılanması gereken bir durumdur. Ancak kırsalda yaşayanlarında bu kararlardan en az etkilenmeleri için yeterli desteklemelerin yapılması gerekir. Bunun için devlet içinde ayrı kırsal kesim ya da köylere yönelik politikaların geliştirilmesi ve uygulamaların burada yaşayanları mümkün olduğunca en az etkilemesi gerekir. Aksi durumda yoksullaşmanın önüne geçilemez. Köylerde yaşayanların sağlıklı yaşama konusunda, ulaşım, sağlık kurumuna ulaşım, eğitim, iletişim ve temiz konutlarda yaşama haklarının bulunduğu ve bunların sağlanmasıyla yoksulluğun etkilerinin azaltılabileceği bilinen bir gerçektir. Kırsal yoksulluk sessiz yoksulluktur. Sesleri çok fazla çıkmaz. Daha çok kaderci olarak yaklaşım gösterirler. Ancak tepkilerini kentlere göç ederek gösterirler. Göç arttıkça kentlerin sorunları artıyor. Sorun arttıkça bunların giderilmesi için yeni politikalar geliştiriliyor. Yeni politikalar ise kırsalı daha da zora sokuyor. Kaynaklar kentlere akıyor. Köyle kaynaksızlıktan sıkıntı yaşamaya devam ediyorlar. Kentlerde yaşanan yoksulluk ise içerik olarak daha farklıdır. Dünya Bankası bu tip yoksulluğu tanımlarken, iş bulma, gelirin azlığı, barınma hizmetlerinin yetersizliği, sağlıklı olmayan çevrede yaşama, eğitim ve sağlık gibi hizmetlere yeterince ulaşılamaması durumlarını kullanmaktadır. Bireylerin sürekli bir gelire sahip olmamaları yoksulluğun en önemli göstergeleri arasında yer almaktadır. Özelikle gelir konusunda belli bir düzenin olmaması aile bireylerini sıkıntıya sokabilmektedir. Düzensiz gelir ve bunun nasıl ve ne miktarda geleceği endişesi beraberinde barınma sorununu getirmektedir. Çünkü gelire göre barınma talebinde değişiklikler olmaktadır. Gelir arttıkça ve düzenlendikçe daha iyi koşullarda barınılırken, gelir seviyesi düştükçe ancak yaşanılabilir yerler tercih edilmek zorunda kalınmaktadır. Elbette böylesi yerlerin alt yapı sorunları da olmaktadır. Yönetimler buraya yatırdıkları parayı karşılayamadıklarından yatırım yapmak istememektedirler. İsteseler bile bunun gönülsüz bir şekilde yapmakta ve geciktirmektedirler. Sayıları oldukça azalsa bile halen daha mevcudiyetini koruyan ve toplumda hiçbir sosyal güvencesi olmayanların bulunması de yoksulluk riskini artırmaktadır. Bu kesin toplumun her alanında karar lam süreçlerine kolay kolay alınmazlar. Dinlenmezler. Etkinlikleri çok düşüktür. Seçimden seçme gidilir çok sayıda vaatler yapılır. Devamı asla gelmez. Bunu bu kişilerde çok iyi bildiklerinden “seçim zamanı ne koparabilirsek” formatına girerek bu işten faydalanmaya çalışırlar. Sonuçta aslında her iki tarafta kaybetmektedir. Ancak kısa zamanda elde edilenlerin kar olduğu düşünüldüğünden kimse ses çıkarmamaktadır. Yoksulluk bakımından köyde yaşayan insanlar ile kentlerde yaşayan insanların beslenme düzenlerinde ve içeriklerinde farklılıklar olabilir. Bu doğal olarak karşılanmalıdır. Çünkü protein, kalori ve yağ talebi bakımından bulunulan yer önemlidir. Bunların karşılanma durumu da yoksulluğun etkisi ile değişim gösterebilmektedir. Kentlerde ve özellikle büyük kentlerde gıdadan giyime ve ulaşıma kadar hemen her şey pahalıdır. Eğer bireylerde gelir bakımından da düzensizlik var ise yoksulluk kaçınılmaz olarak beraberinde gelecektir. Bunu sadece beslenme olarak tanımlamak ta çok doğru olmayacaktır. Beslenme, barınma, tüketim özellikleri ve algılarda da çok miktarda değişim olacaktır. Köyde yaşayanların biraz daha üretici olarak kendilerine yeten olarak tanımlanabileceği için yoksullaşma ve yoksulluğa bakış açısında da değişimlerin olması kaçınılmazdır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022 |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021 |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021 |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021 |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020 |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020 |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 |
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019 |
Tarım Kredi Raporu |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019 |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019 |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı |
Devamı |