• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

ilkeliyazilar

Hoş geldiniz!

Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Ufuk KARADAVUT
Dışlanma Psikolojisi ve Yardımlaşma Algısındaki Değişim
06/06/2018

         Yardım yapılması denildiğinde aklımıza öncelikli olarak parasal yardım gelmektedir. Daha sonra ise diğer maddi anlamdaki yardımlar düşünülmektedir. Aslına bakılırsa yardım denilince sadece bu algının olması çok doğru bir yaklaşım değildir. Zaman içersinde oluşan bu yargının değişmesi ve dönüşmesi de zaman alacaktır. Elbette bu yargının değişmesi isteniyor ve buna yönelik çalışmalar yapılabiliyor ise bu söz konusu olacaktır. Yardım sadece maddi değildir, aynı zamanda manevi olarak ta bireylerin yardıma ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında yok sayılma veya dışlanma psikolojisinin ön plana çıktığını görebilmekteyiz. Konu o kadar önemli ve dikkat çekici ki bilimsel olarak ta “sosyal dışlanma” adı altında çalışılmaktadır.

            Sosyal dışlanmanın anlamını ve içeriğini de tam olarak ortay koymak gereklidir. Genel olarak ifade etmek gerekirse, bireylerin toplum ile olan ilişkilerinin azaltılması ve sosyal bağlarının koparılması anlamını taşımaktadır. Diğer bir deyişle yoksul olarak tanımlanan (ki burada gerçek anlamda yoksul ve ihtiyaç sahipleri kastedilmektedir) bireylerin toplum dışına itilerek değersizleştirilmeleridir. Gerçek anlamda yoksul olanların bu konuda ciddi olarak rahatsızlık duyduklarını bilmekteyiz. Dışlanma sadece maddi imkânlardan mahrum etmek değil aynı zamanda sosyalleşme bakımından da ihtiyaçların göz ardı edilmesini içermektedir. Mahrumiyetin artmasıyla birlikte zaman içersinde özelde toplum ile ve genelde ise devlet ile olan bağların zayıfladığı görülmektedir. Eğer sahiplenme ve içselleştirme yapılmadığında ye da gecikildiğinde ise bireylerin toplumun istemediği kişi ya da grupların etkisinde kalarak farklı boyutlara geçmeye başladıkları görülmektedir. Bunun sonucu olarak ta toplumsal huzurun bozulması ve sosyal yaşamda daha fazla sıkıntıların yaşanmasını beraberinde getirmektedir.

            Sosyal, kültürel ve ekonomik olarak yaşanılan dışlanmayı çok boyutlu olarak ele almak faydalı olacaktır. Birinci olarak dışlanmanın gerçek anlamda kontrol edilmek istenip istenmediği net değildir. Konu ile ilgili olarak yetkililerin herhangi ciddi çalışmalarının olmadığı görmekteyiz. Ülkemizdeki çoğu cemaat ve tarikat yapılanmalarının da bireyleri dini, ekonomik ve sosyal olarak sömürmenin ötesine geçmediklerini görmekteyiz. Hatta bazı siyasi gruplarında bunu kullanarak bireyleri kendi istedikleri yöne kanalize ettiklerini görmekteyiz. Ekonomik ve sosyal imkânları dışlanmış kişileri topluma kazandırmak yerine bir silah olarak kullanmayı tercih edebilmektedirler. Zaten imkânı olmayan ya da çok yetersiz olan bireyler için sağlık, eğitim, gelir, mal ve hizmet temini hakkı adeta birer Fırat eşitsizliğine doğru yönlendirilmekte ve adeta yaşanılmaz bölgeler oluşturulmaktadır. Bunu bireylerin kendi tutumları oluşturduğu gibi özel grupların etkileri ile de olabilmektedir. Ancak ne olursa olsun sonuçta bireylerin toplumsal sistemden uzaklaşması ve zamanla çıkmasının önünün açılması söz konusu olabilmektedir.  Burada ince bir çizgi vardır ve bu çizginin kesinlikle aşılmaması gerekir. Aksi durumda devlet ile bağı kesilmiş insanları toplumsal yapı için beklenmeyen etkilerinin olabileceği asla unutulmamalıdır.

            Gerçek anlamda yoksul olanların (Bu vurguyu özellikle yapmaktayım. Çünkü ülkemizde yardım alanların en az yarısı gerçek anlamda ihtiyaç sahibi değildir) dışlanma şekilleri de toplumsal yapı için bilgi verebilir. Bireyler toplumun sadece belli alanlarından mı dışlanmaktadırlar, yoksa tamamından mı dışlanmaktadırlar. Bunun bilinmesi bizlere toplumdaki yoksulluğun derecesini verecektir. Sosyal olarak dışlanma bazen yoksulluğun ana kaynağı da olabilmektedir. Sürekli olarak dışlanan varlık sahibi bireylerin zaman içerisinde kendilerine uygulanan müeyyideler nedeni ile zaman içerisinde yoksul bırakılabilirler. Yoksullaştırma metodolojisi açısından bilinçli yapılan bu tür uygulamalar ile de karşılaşılmaktadır. Bilinçli olarak yoksullaştırılan ve soysal yardımlara muhtaç hale getirilenlerin daha kolay yönetilebildikleri bilinmektedir.

            Bazı toplumların yöneticileri de bilinçli olarak yoksulluk kültürü oluşturmaya çalışır. Bunu bir politika olarak uygular ve kurumsallaştırmaya çalışır.  Böylesi bir kültürün oluşması ve bu şartlar altında yetişen bireylerin sosyal yardımı alma ve bunu bir hak olarak kullanma eğilimi oluşmaktadır. Aslında bu psikolojik etki nedeni ile daha sonra yardımın kesilmesi gibi bir işlemin uygulanmasının ya da böylesi bir düşüncenin oluşmaya başlaması bile kaygı oluşturmaktadır. Bu şekilde yardım alanların psikolojik olarak zaten toplumun dışına bilinçli olarak itildiklerini görmekteyiz. Böylece sürekli olarak yardıma muhtaç olmaları ve sürekli olarak bağlı kalmaları sağlanmaktadır. Yoksullar ekonomik olarak yardımlara bağlı hale gelince çalışma ve üretme isteklerini de kaybetmektedirler. Ancak bu belli bir süre sonra tersine işlemekte ve özellikle üretici kesim tarafından olumsuz karşılanmaktadır.

Üreten kesim bir süre sonra çalışmayan, üretmeyen ve sadece yardım alanları bir fazlalık ve adeta bir atılması gereken bir kambur olarak görmektedir. Eğer gerekli ve yeterli tedbirler alınmaz ise yoksulluk karşıtı bir psikoloji oluşmaktadır. Bunun en güzel örneği İtalya’da yaşanmıştır. İtalya’nın güney kesimi çok yoksul ve sürekli olarak yardımlar ile yaşayabilen insanların büyük çoğunlukta olduğu bir alandır. Kuzey İtalya ise Sanayinin geliştiği ve üretimin en üst seviyede olduğu, aynı zamanda zenginlerin büyük çoğunluğunun toplandığı bir alandır. İtalya uzun yıllardır “kuzey kazanıyor güney tüketiyor” sıkıntısını yaşamıştır. Halen daha bu tartışmalar devam etmektedir. Ülkemizde de bir dönem bu şekilde tartışmaların yaşandığını bilmekteyiz. Çok hoş olmasa da bir noktadan sonra çalışan ve üretenlere de hak vermek gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Oluşturulan yoksulluk kültürü ile çalışmayan ve üretmeyen bir kesimin karşısında çalışan ve üretenler mağdur duruma düşmektedirler. Bu dengenin korunması gerekir. Yoksulları koruyup dışlamayacağız derken üretenleri dışlamak ta ayrı bir sosyolojik ve psikolojik sorun olarak karşımız çıkabilir.   

Yoksulluk altında yaşamaya alışmak ile oluşan ve gelişen yoksulluk kültürünün gelecek açısından büyük sıkıntılar doğuracağı beklenmelidir. Bu kültürünün yaşam tarzı olarak farklılıkların yansıtıldığı bir kültür olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Özellikle dışlanmışlığın etkisi kıyafette, yaşam tarzında ve algılarında farklılıklara neden olabilmektedir. Bu farklılıklar derinleşirse toplumsal tabakalaşmaya ve bunu sonucu olarak ta ayrılıkların yaşanması mümkün olabilir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki yoksulluk kültürünün olması her zaman için bir ayrışmayı tetiklemesi söz konusu olmayacaktır. Bu grupların özellikle farklı şekillerde kullanılmak istenmesi ya da yönlendirilmek istenmesi durumunda ayrışma daha hızlı olmaktadır. Taciz, tahkir ve tahriklerin olmaması ve yoksul sayısının oransal olarak nüfusun çok az bir kısmını oluşturduğu sürece ciddi bir sorun yaşanmayabilir.

 Dinimizde yoksullara yardım etmektense onları işe sokup maaş almalarını sağlamak temel esas olarak görülmektedir. Bu işi sömürmeden ve usulüne uygun bir şekilde yapılası gerekir.  İş alanı açılması ve özellikle yoksul kesimin işe girmesinin sağlanarak ekonomide hazır tüketici olmak yerine üretici olmaları sağlanmalıdır. Yoksulluk ve bunların önlemesinde yönelik olarak çok sayıda ayet ve hadis bulunmaktadır. Eğer bu uyarılar gerçek anlamda dikkate alınırsa zaten sorun kalmayacaktır. Ancak çoğumuzun işine gelmediğinden, bu açıdan bakmak istemiyoruz. Yoksul olarak ifade edilen kesim için fırsat yaratmak ve onların bu fırsatları kullanmaları sağlanmalıdır. Böylece kendilerine olan güveleri artacağı gibi toplumsal üretime de katkı sağlayacaklardır. Bunun yanında devlete olan psikolojik bağ koparılmamış aksine daha da sağlamlaştırılmış olunacaktır.

Yoksulluk kültürüne sahip olan bireyler genel olarak yoksulluğun azalacağı ya da zaman içerisinde biteceği düşüncesine kesinlikle sahip olmaları gerekir. Ancak günümüzde bunun tam tersi bir durumla karşı karşıya bulunmaktayız. Politika gereği yoksulluk ve karamsarlı aşıcı çalışmaların yapılası ve bitirilmesi açısından kararlı olunması gerekirken, bunun devam ettirilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Ücretlerdeki düşüklük, sürekli olarak işsiz kalma ve para biriktirme konusundaki yoksunluk nedeni ile bu kültürün daha uzun süre devam etmesini bekleyebiliriz. Yoksulluk kültürünü içselleştiren bu yol üzerine hayatlarını sürdürmeye karar verenlerin gelecekte başarılı olmaları söz konusu olmadığı gibi çok azı gerçekten başarılı olabilmektedir. Daha kötüsü bu kişiler devletin kurum ve kuruluşlarına tam olarak güvenmedikleri gibi dini kurum ve kuruluşlara da güvenmediklerini görebilmekteyiz. Yalnız burada şu ayrıntıyı belirtmekte fayda vardır.

Her yoksul aynı zamanda yoksulluk kültürünü yaşacak demek değildir. Bazı yoksulların sahip oldukları zengin kültürel miras onların bu şekilde yaşamasına izin vermez. Yoksulluğu oluşturan faktörler kalktığında yoksulluk kültürü kalkmayacağı gibi, yoksulluğun artması da bu kesimler açısından bu kültürü yaşamamalarına devam edebilirler. Bu ayrımın farkına varılması bu gruplara karşı takınılacak tavırların içeriğini de belirleyebilir. Böylece her kesimdeki bireylere nasıl davranılması gerekiyorsa o şekilde davranılması sağlanmış olacaktır. Daha doğrusu insanca davranılması gereken şekilde davranılması sağlanmış olacaktır.  



744 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021
Sıfır Emisyon Mümkün mü?
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020
Yoksulluk Algısı Araştırması-3
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019
Tarım Kredi Raporu
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019
Tarımsal Alandaki İddialara Dair...
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Hava Durumu
Saat