Ufuk KARADAVUT
Yerli Tohum ve Tohumculuk
28/05/2018 Bitkilerin çoğalmaları temelde iki farklı şekilde olmaktadır. Birincisi tohumla çoğalma diğeri ise bitki parçaları ile çoğalmadır. Tarla bitkileri tohumla çoğalan bitkiler grubunda yer almaktadır. Çünkü patates gibi birkaç bitki dışında hepsi tohum ile çoğalma göstermektedir. Patates tohumla çoğalabilmektedir ancak bitki kısımları ile çoğalması çok daha kolay olduğundan bu yöntem kullanılmaktadır. Ülkemizde bu işi en iyi şekilde yapan Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Kurumunun Milli Çeşit Listesine bakıldığında; Fiğ, Arpa, Ayçiçeği, Çayır Üçgülü, Çeltik, Çok Yıllık Çim, Ekmeklik Buğday, Haşhaş, İtalyan Çimi, Kamışsı Yumak, Kekik, Kimyon, Kişniş, Kolza, Korunga, Koyun Yumağı, Kuru Fasulye, Makarnalık Buğday, Mercimek, Nohut, Mısır, Pamuk, Patates, Pamuk, Kırmızı Yumak, Sorgum, Sorgum Sudan Otu, Soya, Susam, Şeker Pancarı, Şerbetçi otu, Tritikale, Tütün, Yem Bezelyesi, Yemlik Pancar, Yer Fıstığı, Yonca, Yulaf ve Aspir gibi çok sayıda bitkiye ait tohumluğun tescil ettirildiği görülmektedir. Tohumluk üretiminde özellikle yeni çeşit geliştirilmesi oldukça zor ve zaman alıcıdır. Örneğin buğday bitkisinde yeni bir çeşit’in geliştirilebilmesi için en az 8-10 yıl gerekmektedir. Ancak ülkemizde tohumluk üretimi konusunda ciddi mesafeler alınmıştır. Özellikle özel sektörün bu alana girmesi ile durum biraz daha ilerlemiş ve gelişmiştir. Tohum geliştirme bakımından özellikle bahçe bitkileri tohumluğu temini bakımından ciddi sıkıntılar çekilmektedir. İşte yurt dışından ve özellikle de İsrail’den getirilen tohumlar bu tohumlardandır. Üretilen tohumların tescilli çeşit sayısı yetersizliği, yeterince üretilememesi ve üretilen tohumluğun zamanında üreticilere ulaştırılamaması gibi yapısal sorunlar bulunmaktadır. Bunların zaman içinde sahip olduğu sistemin daha hızlanarak kurumsallaşması beklenmektedir. Ancak özellikle önemli bir gen kaynağı olan yerel genotiplerinde korunması ve asıl yerlerinde üretimlerinin yapılarak çoğaltılmaları gerekir. Bunlar genetik kaynak ve ileride yalanabilecek olan darboğazların aşılmasının sigortası olabilirler. Ancak üzülerek söylemek gerekirse bu tamda mümkün olmamaktadır. Özellikle 2006 yılında çıkarılan Tohumluk Yasası sıkıntı yaratmaktadır. 2018 yılından itibaren sertifikası bulunmayan tohum ve tohumluklara destek verilmeyeceği açıklanmıştır. Buna göre yerli genotip yetiştirilmesi adeta yasaklanmış oldu. Daha vahimi bu genotiplerin önümüzdeki yıllar içinde tamamen yok olmalarının önü açılmış oldu. Çok büyük bir yanlış olan bu kararın en kısa sürede geri çekilmesi faydalı bir asım olacaktır. Buradaki en önemli sorun, sertifikalı tohum konusunda yurt dışından çok ucuza temin edilen tohumların satılması nedeni ile içteki üreticiler ciddi zararlara uğramaktadırlar. Bu durum çok uluslu şirketlerin avantajı olarak görülmektedir. Atadan dededen kalma tohumların yetiştirilmesinin yasaklanması bu bitkilere ait tohumların yetiştirilmemesi anlamını taşıdığı açıktır. Burada diğer bir konuyu da gündeme getirmekte fayda bulunmaktadır. Tohumluk piyasasında sertifika verme yetkisi Tohumcular Birliğindedir. Ancak bu birliğin gerçekte ne kadar bağımsız olduğu konusunda çok tartışma bulunmaktadır. Bu birliğin çok uluslu şirketlerin ciddi etkisinde kaldığı belirtilmektedir. Bunun ne derece doğru olduğunu bilmiyorum. Ancak uygulamalara bakıldığında kafalar karışıyor. Yerli üretici ancak yerli tohum üretimi ile gelişebilir. İthal edilen tohumların geleceği yoktur. Tarım bakanı Antalya’daki bir toplantıda “sertifikalı tohum kullanmayana destek verilmeyecek” şeklinde açıklama yaparak yerli tohum üretimi yapan ve yetiştiriciliğini yürütenlerin adeta önünü kapatmış ve yerli tohumun geleceğini geleceksiz bırakmıştır. Yerli tohum geleceğimizdir ve geleceğimiz sahip çıkılmalıdır. Sertifikalı tohum kullanımı elbette iyidir. Özellikle belli bir standardın olması ve verim tahminlerinin daha sağlıklı yapılabilmesi için gerekli olabilir. Ancak sertifikalı tohumluk yerli tohumların tamamen bitmesine sebep olabilecektir. Yerli tohumlar özellikle küçük aile işletmelerinde yetiştirilmektedir. Bu işletmeler kendi ürünlerini yetiştirmekte ve artan çok küçük bir kısmı da satmaktaydılar. 2006 yılında çıkan Tohumculuk Kanunu ile küçük aile işletmelerinin tohumluk satma yetkileri ellerinden alınmıştır. Şimdi de yerli tohumların yetiştirilmesi için yapılacak teşviklerden yararlanamayacaklar. Sertifikalı tohumlar belli şartlarda ve özenle yetiştirilen bitki tohumlarıdır. Bu tip tohumlar genel olarak yerli tohumlardan daha yüksek verimlidirler. Ancak ıslah amacının dışında ciddi bir etkinliği bulunmaz. Ancak yerli çeşitler o bölgede uzun yıllardır yetiştirildiği için zaten yeterince saflaşmış ve selekte olmuşlardır. Halen yetiştiriciliği yapılan tohumların o bölge için olabilecek en uygun genotipler olduğu söylenebilir. Hastalıklara dayanma, soğuğa ve kurağa tolerans bakımından oldukça iyi durumdadırlar. Sadece verim bakımından sertifikalı tohumlar ile rekabet edemezler. Sertifikalı tohum yetiştirmeye zorlamak yerli çeşit zenginliğinin azalması ve zamanla tamamen ortadan kalkması anlamını taşımaktadır. Tohumculuk şirketleri bu işi tamamen ticari olarak düşünüp para kazanma hırsı ile sertifikalı tohum üretmeyi ve satmayı teşvik etmektedirler. Ülkemizde yaklaşık 230 adet şirket tohumculuk alanında çalışmaktadır. Tohumculuk Kanunu ile ülkemizdeki tohum ile çalışan kuruluşlar tek bir çatı altında çalışma zorunluluğu altına girmiştir. Bu şirketlerin el birliği ile yerli tohumculuk aleyhine çalışmalarını düşündüğümüzde durumun çok vahim olduğunu söyleyebiliriz. Sertifikalı tohumların bazıları genetiği değiştirilmiş organizma sınıfında yer almaktadır. Kısaca yerli tohumun özellikle üzerinde durulması gerekir. İleride büyük sıkıntılar çekilmemesi nedeniyle şimdiden, köy çeşitlerimize ve yerel kaynaklarımızı dışlamayarak sahip çıkmalıyız. Burada üzerinde durulması gereken diğer önemli konu da sağlıktır. Yerli tohumlar o bölgeye tam olarak uyum sağladıklarından hastalık ve zararlılara karşı oldukça toleranslı hatta dayanıklıdırlar. Oysa sertifikalı tohumlar sadece bir hastalık ya da zararlıya karşı toleranslıdırlar. Bu nedenle sertifikalı tohumların düzenli olarak ilaçlanmaları gerekebilir. Yabancı ot mücadelesi bakımından rekabet güçleri de zayıf olacağından ilaç kullanma zorunluluğu olacaktır. Çünkü el ile çapa yapmak ürün maliyetinin artmasına neden olacağından kesinlikle tercih edilmez. Yerli tohumlar aynı zamanda organik ürün yetiştirmenin de temelini oluşturmaktadır. Sadece damak tadı değil sağlıklı besin içinde yerli tohumların korunması ve çoğaltılması gereklidir. Çoğaltma işlemleri de kendi doğal ortamında yapılmalıdır. Yerli tohumların adeta yasaklanması toplumun bu ürünlerden mahrum olması anlamını taşımaktadır. Sonuç olarak yerli tohumun önemini maddeler halinde özetlemek gerekirse; - Yerli tohum hiçbir işleme ve özellikle de genetik müdahaleye maruz kalmadığından oldukça saf, temiz ve sağlıklıdır. - Yerli ürünlerin hoş koku(aroma) ve tadları ıslah edilmiş ya da genetiği değiştirilmiş ürünlere göre kıyaslanmayacak derecede güzeldir. Yerli ürünü yok etmek bu tadlardan gelecek nesilleri mahrum etmek demektir. - Yerli tohum yetiştirildiği yerde uzun süredir bulunduğu için çevreye olabilecek en güçlü şekilde uyum sağlamıştır. Ayrıca uyum sağlaması için çalışmaların yapılmasına gerek yoktur. Sertifikalı tohum için yapılması gereken uyum (Adaptasyon) denemelerinin yapılmasına ihtiyaç duyulmaz. - Daha az ilaç ve gübre ihtiyacı olacağından daha sağlıklıdır. Sağlıklı olması insan sağlığının korunması açısından da önemlidir. - Tarımsal üretimin sürdürülebilir olabilmesi için önemli katkılar sağlar. Sertifikalı tohumların daha çok gübre, daha çok ilaç gibi istekleri olduğundan zaman içinde sürdürülebilirlikler kalmayacaktır. - Yerli tohum aynı zamanda üretimin garantisidir. Bu nedenle de üreticilerin fakirleşmesine engel olur. Sertifikalı tohumlar çok değişiklik istemezler. Ani değişimler biotik ve abiotik faktörlerden çok etkilenir ve olumsuz tepki verirler. Böylece verim kayıpları çok yüksek seviyelere ulaşabilir. Oysa yerli tohumlar bu konuda daha kararlı ve olumsuzluklardan en az seviyede etkilenirler. - Yerli tohumlar aynı zamanda genetik birer zenginliktir. Onlarda bulunan dayanıklılık genleri başta olmaz üzere çok sayıda gen ileride karşılamamamız olası olan çok sayıda olumsuzluğun atlatılmasında bizlere kaynak olabilir. - Daha az gübre ve daha az bakım istedikleri için aynı zamanda hem doğa dostu hem de toprakların korunmasına yardımcı olurlar. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022 |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021 |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021 |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021 |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020 |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020 |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 |
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019 |
Tarım Kredi Raporu |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019 |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019 |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... |
Devamı |