Ufuk KARADAVUT
Etiğin Evrenselliği
19/04/2018 Etik kavramı bir genelliğin ve herkes tarafından aynı şeyin algılanmasını sağlayan çok önemli bir kavramdır. Toplumsal açıdan ve toplumsal alandaki bütün değerleri ve düşünceleri temel alır ve buna göre ortak bir tavır ve inanç oluşturur. Bu özelliği ile hangi toplumsal yapı olursa olsun, hangi inanç sistemi olursa olsun ve hangi yönetim sistemi olursa olsun şeffaflık ve doğruluk ilkelerinin hâkim olmasını ve buna uyulmasını esas alır. Uyulmadığında ya da farklı algılar oluştuğunda ise çoğu kavramlar anlamsızlaşmaya başlar ve sonuçta kargaşa (kaos) oluşur. Konu ile ilgili olarak Kopelew’in şu açıklaması oldukça önemlidir. Kopelew, eski ve yenidünya rüyası, bütün insanların toplusal düşünce ve inançlarında saf bir gerçeklik olmaz ise dünyanın sonunun bu anlaşmazlıklar yüzünden gelebileceğini vurgulamıştır. Hatta biraz daha ileri götürerek eğer ortak bir gerçeklik oluşmaz ise önümüzdeki on yıllar içinde bütün canlıların kirlenmişlik, bozulmuşluk ve salgınlar tarafından acılar içerisinde yok olacağını söylemiştir. Elbette ilk bakışta bunun biraz abartı olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak abartı olmadığını içinde bulunduğumuz dünyanın durumunu dikkatle izlediğimizde görebiliriz. Her yer kirleniyor, her şey hızla ve kontrol edilemez şekilde bozuluyor ve sonuçta bunların etkileri canlıları da doğrudan etkilemeye başlıyor. İnsanlık geleceği açısından bir araya gelmeli ve ortak bir tavır alabilmelidir. Geliştirilecek olan bu tavır’ın içeriğinde her kim olursa olsun ayrıcalık tanınmadan ve her kesim kabul edebileceği sorumlulukların kabul edilmesi ve uygulanması gerekir. Herkesin uyabileceği temel etik değerlerin oluşturulabilmesi ile oluşacak olan standartlar ve davranış kalıpları bizleri geleceğin daha iyi olması için bir uzlaşı zemini oluşturabilecektir. Böylece geleceğe daha güvenle bakma olanağını da yakalamış olabileceğiz. Elbette bunun şu an için mümkün olmadığını ve yakın gelecekte de olamayacağının farkındayız. Ancak bunun er ya da geç dünyanın geleceği açısından olması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. İnsanoğlunun hem doğa ile ve hem de kendisi ile barış içerisinde yaşayabilmesi için evrensel anlamda bir etik kavramının oluşturulması gereklidir. Yarınlara yön verebilmek aynı zamanda güçlü olmayı da beraberinde getirir. Eğer gerçek anlamda yarınlara yön vermek istiyorsak içsel ve toplumsal aydınlanmayı gerçekleştirmemiz gerekir. Aydınlanma ise sürekli olarak ilerleyebilmek ile olur. Bu da sürekli olarak eleştirileri dikkate alarak en iyi olmaya çalışmakla olur. Bunun yetmediği noktalarda ise öz eleştiri devreye girecektir. Daha iyiye ve daha güzele gidebilmek için gereklidir. Her toplumun sahip olduğu inanç sistemlerinde ortak hareket erme noktasında önemli ve belirleyici kavramlar ve emirler bulunmaktadır. Ancak insanoğlunun özelliği nedeni ile inanç konusunda biraz duyarsızlık ve yapılan işleri önemsizleştirme gibi bir gayret söz konu olabilmektedir. İyi ve güzel yaşamın sağlanabilmesi ve dünya genelinde barış dolu bir hayatın sağlanabilmesi bireylerin gelişmesi ve aydınlanması ile olabilecektir. Bunun için ise yine evrensel anlamda etik kurallarının oluşturulması ve her bireyin aynı şeyi anlamasını gerektirecektir. Burada anlatmak istediğimiz tek düze insanlar yığını oluşturmak değildir. Sadece daha iyi bir dünya oluşturabilmek ve insanlığın geleceği için yapılacak her türlü çalışmada ortak değerlerin sağlanması ve her kesin buna elinden geldiğince katkı yapmasının sağlanmasıdır. Evrensellik ancak evrensel kurallar ile sağlanabilir. Bunun içinde insanın insan olarak görülmesi ve insan onurunun ayaklar altına alınmaması başlangıç noktası olarak seçilmelidir. Bu temel alınmadan yapılacak her türlü çalışmanın başarısızlıkla sonuçlanacağını şimdiden söyleyebiliriz. Çünkü hangi toplumsal yapıda olursal olalım bizleri bir yapan insanlık onurudur. İdeal bir topluluk oluşturabilmek için hukukun üstünlüğünü, doğruluğu, ilkeli olmayı, dayanışmayı ve uzlaşmacı bir toplumu oluşturmak gerekir. Aslında bu tür bakış açısını çok uzaklarda aramaya gerek yok. Kendi öz değerlerimizde ve inanç sistemimizde bunu bulabiliriz. Ancak insanımızın yozlaşması ve değerlerini yitirmesinden dolayı bizi biz yapan değerlerin tamamını kaybettiğimizden evrensel olana ulaşma gayreti içine giriyoruz. Temel olarak bakıldığında üç temel faktör bizi yönlendirmelidir; Bunlardan birincisi yapılması istenen ya da sürekli olarak konuşmalarda dile getirilen konuların uygulamaya aktarılması gerekir. Uygulamaya aktarılmayan gerçeklik olmaktan uzaklaşır. Belli bir süre sonra ise anlamsızlaşır. İkinci konu evrensel değerlerin yeniymişçesine sunulmasının aslında çok anlamlı olmadığıdır. Dünya tarihi çok sayıda olumsuzluklara sahip olduğu gibi belirli sayılarda da çok güzel şeylere de sahip olmuştur. Sahip olunan güzel işlerin mirası bize aittir ve bunu örnek alarak inceleme imkânımız olursa daha sağlıklı çalışma olanaklarına sahip olabileceğiz. Üçüncü özellik ise evrensel değerlerin ve evrenselliğe ait değerlerin yaşatılmasında sürekliliğin sağlanabilmesidir. Belli değerlere sahip olmak gerçeklik ortamında pekte bir anlam taşımamaktadır. Eğer kazanılan bu değerler süreklilik gösteriyor ise anlamlı hale gelmektedir. Bu nedenle süreklilik göstermeyen değerleri ve kavramları evrensellik içerisinde değerlendirmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Burada karşımıza bir soru çıkmaktadır. Her evrensel gerçek anlamda savunulmalı mıdır? Eğer savunulması gerekiyorsa gerçekten bu evrensel midir? Evrensel değer olarak ifade edilen kavramlar aslında herkes tarafından kabul edilen standartlar haline gelmiştir. Bu nedenle belirtilen değerlerin savulmaya ihtiyaçları bulunmamaktadır. Eğer evrensel olarak görülen bir değer savunulmak zorunda kalınıyorsa evresel değer olmaktan çoktan çıkmıştır. Belki de hiç evrensel olmadı ve bize evrensel olarak tanıtılmıştır. Özellikle batı kültürünün temelini oluşturan bazı kavramların doğu kültürlerini çok fazla ilgilendirmediği hatta itici dahi gelebildiğini görebiliriz. Bazen de batı kültürü ya da etiği sadece batının tutum ve davranışlarından kaynaklanan değerlendirmeler nedeni ile kabul edilmemekte ya da kabulü açısından sessiz bir direnişle karşılaşılabilmekte ya da içerik olarak ta bazı değişikliklere uğratılabilmektedir. Örneğin liberalizm batı tarafından üretilmiş ve geliştirilmiştir. Kendi içerisinde değerleri olan ve etik kültürüne sahip olan bir yapısı vardır. Kendine göre liberal ahlakı, liberal kültürü ve liberal düşüncesi vardır. Bu yapı teknik olarak ve uygulamada eleştirilebilir. Bunu kabul edebiliriz. Ancak özellikle ülkemiz gibi bazı ülkelerde bu tamamen değiştirilmiştir. Liberalizmin ne düşüncesi, ne ahlakı ne de kültürü kalmamıştır. Liberalizmin en acımasız ve en zalimane uygulamaları yaşanılır olmuştur. Batı ile olan değerler çatışması aslında dini temelin ötesinde bazı temel kavramların anlaşılması ve uygulamasında yaşanılır olmuştur. Ancak yapılan yanlışların kaynağının bizden değil de batılı kaynaklardan olduğu şeklinde bir algı oluşturularak sürekli olarak batıyı suçlayarak kendimizi temize çıkarmaya çalışmaktayız. Oysa bu kendimizi kandırmanın ötesine geçmemektedir. Bunun gibi çok sayıda örneği söyleyebiliriz. Elbette batının bizim Türklüğümüze ve Müslümanlığımıza karşı ön yargısı ve yanlı tutumu söz konusudur. Ancak yapılan bütün işlerin arkasında bunu aramak bir paranoyanın göstergesi olabilir. Bizler etik değerleri sonuna kadar benimser ve uygulayabilirsek her zaman için haklı konumumuzu koruyabiliriz. Zaman içersinde de saygınlığımızı yeninde kazanma şansına sahip olabiliriz. Özellikle ekonomik olarak ülkeler arasında yaşanan rekabet ve kazanma duygusu ahlaki değerlerin bozulmasına ve zaman içerisinde de ahlakın sarsılmasına neden olmaktadır. Ahlaksız bir toplum ahlaki olarak ticaret uygulayamaz. Her şeyi ahlak dışı olarak gerçekleşir. Bunun sonucunda ahlak yoksa etik kendine yer bulamaz. Önce ahlak gelir ve yer eder. Ahlak daha sonra etik değerlerin gelebileceği ortamı hazırlar. Evrensel olarak ifade edilen ahlaki değerlerin olmadığını söyleyebiliriz. Bunun yerine evrensel etik kuralları vardır ve bunların uygulanması gereklidir. Ancak dünya genelinde öylesine bir değişim ve dönüşüm var ki bunlara ayak uydurmak her zaman için mümkün olmuyor. Dünya genelinde görmezden gelinen ya da yok sayılan çok sayıda sorun yaşanıyor. Açlık, kuraklık, küresel iklim değişikliği, savaşlar, göçler, doğal kaynakların özellikle suyun hoyratça kullanımı sonucunda tükenmeye doğru hızlıca gitmesi, olumsuzlukları düzeltmek için yapılan bilimsel çalışmaların hizmet değil de sadece kar amacı ile yağılıyor olması temel etik değerlerin uygulanabilirliğini zaman içersinde azalttığı gibi anlamsız kalmasına da neden olabilmektedir. Ayrıca her şeyin ekonomi temelinde değerlendiriliyor olması da ayrıca sorunları artırmaktadır. Belirtilen sorunlar hemen her ülkenin ve toplumun sorunlarıdır. Ancak toplumsal sorunlar aşılamadığında evrensel sorunlar haline gelebilmektedir. Evrensel sorunlarda etik değerlerin evrensel nitelik kazanmasına engel oluşturmaktadır. Dünya genelinde bir birliktelik sağlanarak sorunların çözümü konusunda ciddi adımlar atılamadığı sürece evrensel etik hak ettiği değeri ve yeterli uygulama alanını bulamayacaktır. Her türlü uygulama arka planında bir ahlak ve etik kuralları taşımak zorundadır. Toplumların başarılı ya da başarısızlıkları aslında bu değerlerin yeterliliği ile ilgilidir. Ne tür politika uygulanırsa uygulansın eğer arka planında ahlak ve etik değerler yoksa hak ettiği değeri ve saygıyı bulamayacaktır. Kökleri zayıf olacağından zaman içersinde ancak hızlı bir şekilde amacından sapacaktır. Çünkü temeli zayıftır. Ahlaki ve etik temelleri olmayan bir yapının uzun süreli ayakta kalma şansı bulunmamaktadır. Bunun sağlanabilmesi için hemen her kes tarafından kabul edilmiş olan ortak etik değerin kabul edilmesi gereklidir. Ancak bunun günümüzde ve yakın gelecekte çok ta mümkün olamayacağını söyleyebiliriz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022 |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021 |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021 |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021 |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020 |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020 |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 |
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019 |
Tarım Kredi Raporu |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019 |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019 |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... |
Devamı |