Ufuk KARADAVUT
Etik Problemler
01/04/2018 Etik problemler deyince aklınıza hemen etik kuralların uygulanmaması ya da dikkate alınmaması olarak değerlendirmeyin. Burada anlatmak istediğim etik kavramına farklı anlamlar yüklenilmesidir. Yüklenen her farklı anlam aynı zamanda etik açıdan da problemlerin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Etik son yıllarda çokça kullanılmaya başlayan önemli bir kavramdır. Ancak bu kavramı hakkı ile kullanmak yerine sanki bir zorunluluk ya da modaymış gibi kullanıldığını görmekteyiz. Elbette bu çok doğru olmayan davranış şeklerindendir. Etik kavramının içselleşmesi ve genel kabul görebilmesi için herkesin üzerinde anlaşabildiği değerlerin olması gerekir. Düşünce modası gibi değerlendirilmesi doğru değildir. Etik kavramı aslında çok eskiden beridir farklı şekillerde ve farklı anlamlarda bir şekilde kullanılmıştır. Adil olma, erdemli olma, her kese eşit mesafede olmak ve hoş görülü olmak gibi pek çok kavram ile gündelik hayatımızda karşı karşıya kalırız. Sadece biz değil, çok eski tarihlerden beri bunlarla karşılaşılmıştır. Aslında bunlar hemen her kesin gündelik hayatında karşılaşabileceği konulardır. Önemli olan ve beklide cevaplanması gereken soru yada sorular; böylesine bir sorun ile karşılaşırsam ben nasıl davranmalıyım, nasıl bir çözüm yolu bulmalıyım, yapılması gereken en doğru iş nedir?, olmalıdır. Bu soruları kendinize sormaya başladığınızda aslında o an için geçerli olan sporunu çözmek için yaptığınız bir eylemin ötesine geçmez. Bulacağınız çözümde o an için yaşanan belirli bir problemin çözümünün ötesine gitmeyecektir. Bunlar uygulamaya yönelik sorunlar olarak kabul edilebilir. Ancak bizim için diğer ve önemli sorun ise teorik olarak karşımıza çıkan sorulardır. Teorik sorunların çözümünde doğru eylemin ne olması gerektiği araştırılır. Doğru eylem net olarak ortaya konulabilirse sorun genel olara çözülmüş olabilir. İşte tam burada etik kavramı devreye girmektedir. Teorik problemlerin çözümü için yapılabilecek olan en geçerli iş etik kavramının içselleştirilmesidir. Bazen de karşımıza ahlaki problemler çıkabilir. Ancak bunu etik problemler ile karıştırmamak gerekir. Ahlaki olarak karşılaşılan bir sorun ile etik açından karşılaşılan sorun birbiri ile örtüşemeyebileceği gibi çatışma içinde olmayabilir. Örtüşmesi ya da çatışması bunun ahlaki ve etik açıdan aynı olduğu anlamını taşımaz. Ahlak ve etik ayrı kavramlardır. Ancak burada beklide normlardan bahsetmek daha doğru olacaktır. Sahip olunması gereken normlar yapılacak işlerin belli standartlarda kültürel temele oturtulmasından ibarettir. Temeli olan ve çok özel olan bu normların bütün mesleklerde belli bir standart getireceğinden herkes tarafından kabul edilecektir. Bunların kabul edilmesi hem yaşam ve hem de çalışmada belli bir seviyenin oluşmasını teşvik edeceğinden bütün meslekler kendilerine göre etik kurallar oluşturmaya çalışırlar. Elbette bunları yaparlarken, ideolojik düşüncelerden, kültürel farklılıklardan ve dini bakış açılarından uzak bir şekilde olmasına dikkat ederler. Dini bakış açılarından uzak olması deyince tepki gösterebilirsiniz. Ancak bunu sadece İslami açıdan söylemiyoruz. Özellikle İslam dininin temlerinin zaten konuyla birebir uyum sağladığı ve hatta etik olarak ifade ettiğimiz çok şeyin aslında dinin kökeninde var olduğunu görebiliriz. Dünya genelinde çok sayıda din vardır. Farklı dini değerlere sahip olan kişilerinde bir arada aynı duygulara sahip olabilmesi için etik önemli olmaktadır. Hangi dinden ve hangi görüşten olursanız olun etik değerler bizleri standart bir çalışma sistemine sahip olabileceğimizi gösterebilir. İşte tam burada evrensel etik kavramını kullanabiliriz. Evrensel etik dünya genelinde yaşayan herkesin sahip olması gereken ve herkesin kabul ettiği ortak kuralları ifade eder. Bası yerlerde “global etik” ya da “küresel etik” de denildiği olmaktadır. Ancak ne denilirse denilsin sonuçta sahip olunması gereken ortak değerler bütünü olarak tanımlanabilir. Eğer bu sağlanabilirse sorunların çözümünde de birliktelik olacağından bölgelere ya da ülkelere göre farklılık gösteren değerlerin karar almayı etkilemesi beklenir. Her yerde değişebilen ahlaki normların etik normlarını etkilememesi istenir. Aksi durumda evrensel birliktelikten bahsedilemez. Her ülkede ve her toplulukta farklı iş etikleri oluşmaya başlar. Örnek vermek gerekirse, basın etiği denildiğinde ülkemizde farklı anlaşılırken, Avrupa’da ya da Amerika’da farklı anlaşılabilecektir. Afrika ve Asya’da ise çok daha farklı anlaşılabilecektir. Oysa basın her yerde basındır. Yaptığı iş bellidir. Basın meslek ilkeleri olarak ifade edilen ve aslında basın etiğini de ifade eden kurallar konulmuştur. Bunun uygulanması içinde izleme ve değerlendirmenin yapıldığı bilinmektedir. Ancak bunlar ülkelerin ahlaki ve dini değerlerin göre değişiklik gösterirse evrensel etikten bahsetmek söz konu olmayacaktır. Genel olarak neyin iyi ya da neyin kötü olduğu bellidir. “Benim iyiyim” ya da “benim kötüm” gibi kavramlar kabul edilebilir kavramlar değildir. Böylesi tutumlar kaosu da beraberinde getirir. İyi olan veya kötü olan işler bellidir. Bunlar belirlendikten sonra her yerde aynı şeylerin savunulması ve uygulanması durumunda ortak uygulamalar başarılı olacaktır. Mesleki etik kavramı ile oluşturulabilecek olan normlar bütünü onunla çalışacak olan herkesin ortak dili olabilmelidir. Böyle olunca da medya hakkında konuşulacak çok fazla bir şeyin kalmadığını görebileceğiz. Hemen her meslek için hazırlanmış olan meslek ilkeleri bulunmaktadır. Her meslekte uyulması ya da uyulmaması gerekli olan kurallar ve belirler. Bunları belirledikten sonra herkesin uyabileceği normlar bütünü haline getirmeye çalışır. Böylece ilgili mesleği yapan herkesin aynı dili kullanması sağlanmaya çalışılır. Ortaya çıkabilecek olan sorunların çıkmamamsını, eğer çıkarsa da nasıl çözülebileceği hakkında yol gösterilir. Bu ilkelere meslek ahlakı ilkeleri de denildiği olmaktadır. Aslında meslek etiğinden bahsedilir. Ancak bu pek fark edilmez. Geliştirilen bu normlar, bütün meslektaşların başka insanlara nasıl davranması veya davranmamamsı gerektiğini bilirler ve evrensel olarak meslek ahlakına sahip olmuşlar olarak kabul edilirler. Mesleki etik kuralların hazırlanması sunulmasında eğer felsefi bir temele dayandırılmışlarsa hayatımızı doğrudan etkilemeleri mümkündür. Felsefi bilgi olmadan sadece değerlendirmeyi sağlayan yüzeysel bilgiler ile bir yere varmak mümkün değildir. İnsan hakları evrensel beyannamesi aslında en geniş anlamı ile insani yaşamın temelini belirleyen aslında temel bir etik kurallar beyannamesi olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu evrensel etik olarak ta tanımlanabilecek olan bir tanımlama yapmaktadır. Çocuk hakları beyannamesi, hasta hakları beyannamesi gibi çok sayıda beyanname de benzer şekilde önemli etik kuralları içermektedir. Aslında bu beyannameler kendi içlerinde normlar bütünü olarak değerlendirilebilir. Her bir norm yapısı itibariyle insanların yaşamlarını belli şekillerde etkileyebilir. Genel yaşamı etkileyebildiği gibi çalışma hayatında da etkilemesi beklenir. Evrensel olarak geliştirilen beyannameler evrensel ahlak kuralları olarak ta değerlendirilebilir. Ancak bunu sadece ahlaki kurallara dayandırmak yeterli olmayacaktır. Bireyler bazı işler yapmak istediklerinde ancak yeterli ve gerekli temel bilgilere sahip olmadıklarında ahlaki kuralların yetmeyeceği açıktır. Bunun yerine etik kuralların uygulanması gerekecektir. Çünkü ahlaki kurallar ve ahlaki normlar bireylerin kendi başlarına kararlar almasına ve aldıkları kararları uygulamaları için yeterli olmamaktadır. Bunun temel nedeninin ise uygulanmak istenen olayın genelleştirilebilirlik özelliğinin çoğu zaman olmamasından kaynaklanmaktadır. Böylesi durumlarda karşılaşılan en büyük sorun uyulması istenen normun gerçekten etik olup olmadığıdır. Çünkü normlar her zaman için etik kurallara uymayabilirler. Elbette burada ortaya çıkan farklılık dışarıdan bakıldığında aynıymış gibi görülen iki olayın ya da hareketin değerler bakımından çok farklı anlamlarının olabileceğinin bilinmesi gerekir. Bu açıdan bakıldığında da etik kuralların daha evrensel olacağı ve bu nedenle etik kuralların her zaman ve her toplumda ön planda olması gerektiği kabul edilir. Ahlaki normların ve kuralların özellikle toplumdan topluma değişiklik göstermesi, hatta toplum içerisindeki gruplara göre değişmesi beklenen bir özelliktir. Hatta bazen aynı topluluk içerisinde ahlaki normların zaman içerisinde de değişebildiğini görebiliriz. Bunlar hemen her toplumda olabilecek olan özellikler olarak kabul edilebilir. Hatta bazen kafalar öylesine karışabilir ki herhangi bir olay toplumun bazı katmanlarında olumlu olarak kabul edilirken, bazı katmanlarında olumsuz hatta daha kötü kabul edilebilir. Bu ahlaki normların katmanlara göre değişmesinden kaynaklanmaktadır. Anlayışlardaki farklılıklar, kavramada ki yanlışlıklar ya da toplumun yaşama kültürünün ahlaki normların önüne geçmeye başlaması nedeniyle farklıklar çok daha büyüyebilir. Normlar arasında mutlak doğru kavramının olmadığını bilmemiz gerekir. Mutlak doğru bir tanedir ve kişilere ve gruplara göre kesinlikle değişiklik göstermez. Davranış normları ile değerlendirme normlarının farklı olması işimizi biraz daha zorlaştırır. Bunun sonucu olarak eylemlerimizin farklı boyutlara gitmesi ve yanlış şekilde değerlendirilmesi söz konusu olabilecektir. Değişen koşullar için uyum sağlamak gerekebiliyor. Bunun içinde değişen kurallara uymak için normlarda değişiklik yapılabileceği gibi yeni normlarda geliştirilebilmektedir. Ancak yeni geliştirilen normlar genel olarak bir zorlamanın sonucu olduklarından değerler ile çatışabilmektedir. Değerler ile çatışan normların ise kabul edilme süreleri uzun, kabul oranları ise düşük olmaktadır. Bazı araştırmacılar buna “kültür krizi” demişlerdir. Aslında bu tür normların geliştirilmesi için gayret gösterenlerin bu normları geliştirmek için ne tür normların yok edildiği, ne türlerinde değişiklik yapıldığı ve hangi davranış kurallarının yok edildiklerini de söylemeleri gerekir. Yapılan her yanlış insanın değerini biraz daha düşürür. Eğer yanlış sayısı çok fazla ise değerden bahsetmek da mümkün olmaz. Yeni norm ya da normların hangi değer ya da değerler bütününü yok ettiğini bilmek gereklidir. Her yok edilen değer aynı zamanda insani değerlerin de yok edilmesi ya da en azından tahrip edilmesi anlamına da gelebilir. Normlar bizlere aynı zamanda başkaları ile birlikte çalışmayı ve davranış kurallarını yönlendirir. Norm değişiyorsa karşımızdakine olan davranışlarımızda da değişimler olmuş demektir. Bu davranışın iyi yönde mi yoksa istenmeyen yönde mi olduğunu da bilmek gereklidir. İnsanlar yapmak istediklerinde başka insanlara zarar vermek itemiyor olabilirler. Ancak yapacakları işlerde doğru ve sağılıklı bir şekilde değerlendirme yapamıyorlarsa sonuç yine olumsuz olacaktır. Doğru işe değer katan doğru değerlendirme yapmaktır. Araştırmacıların önemli bir kısmı hata yaparken doğru değerlendirme yapmadığı ya da yapamadığından kaybetmektedir. Etik problemler içerisinde karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi de insanlar arasında yaşanılanlardır. İnsanlar arasında farklı şekillerde ilişkiler söz konusudur. Her davranışın arkasında birey olarak yaşadığımız ilişkinin özelliği vardır. Yaşanılanlar da o zamana ve kişiye özel olarak kalır. Burada yapılanlar kadar yapılmayanlarında önemli olduğunu bilmek gerekir. Çünkü yapılanlar ne kadar anlamlı ise yapılmayanlarda o kadar anlamlıdır. Bir olayın ya da eylemin ne için yapıldığının bilinmesi aynı zamanda ona bir değer biçilebilmesi açısından önemlidir. Eğer yapılan iş insani değerler ve insanlık açısından faydalı ise bir değer taşıyordur. Hem ahlaki ve hem de etik açıdan önemlidir. İnsani değerlere katkı yapıyor ise bu aynı zamanda etik açıdan da bir anlam ifade ediyor demektir. Bireylerin yapmış oldukları işlerin insani değerlere olan katkısında her zaman için insanın sahip olduğu değerlerin önemli etkisi bulunmaktadır. Sosyal değerler, kültürel değerleri, siyasi değerler, ekonomik değerler ve dini değerler bunda etkilidir. Bireyin yapmış olduğu davranışı belirleyen bu değerlerden hangisi daha baskın ise iş bu yöne doğru kayacaktır. Herhangi bir bireyin sahip olduğu belirli bir etik ve ahlaki kurallara göre yapmayı ya da yapmamayı istediği eylemin içeriğinde ahlak ya da etik değerlerin varlığı insanlığa faydalığı belirleyen ölçü olmaktadır. Bireyler kendi kültürel normlarına ait yada bu kültüre göre anlamlı olabilecek olan eylemleri yaparlar. Birey burada anlamlı olarak ne görmek istiyor ise onu yapmaktan çekinmemektedir. Ancak bunların her zaman için insanlık için faydalı olduğunu söylemek mümkün olmayacağı gibi beklenti içerisinde olmakta mümkün değildir. Toplumsal olarak ihtiyaçlarımızı kültürel, dini ya da sosyal ihtiyaçlar belirlememektedir. Değişen dünya da Türkiye çok daha hızlı bir değişim yaşamıştır. Değişim olumlu yönde olmaktan ziyade kültürel, dini ve sosyal değerlerin geri plana atılarak sadece ekonomik kaygıların ön plana çıkmasına sebep olmuştur. Böylece yapılan işlerin arka planında da ekonomik kazanç yatmaktadır. Sadece kazanmak ve bunu paylaşmamak esasına dayalı davranış kalıplarında sıkışan insanlığın etik değerleri düşünme yeteneğinin neredeyse tamamen kaybolduğunu görebilmekteyiz. Yaptığı işi insanlık için değil de sadece kendisi için yapan bireylerin, işin dozunu kaçırarak insanlıktan çıkabildiklerini görebilmekteyiz. Bu seviyeye gelmiş bireylere ne ahlak ne de etik kurallar bir anlam ifade etmeyecektir. Yaptıkları işlerden bazıları zaman zaman etik ve ahlaki değerler ile örtüşse bile bunların bir değerinin olmayacağının bilinmesi gerekir. Değer ifadesinden kastetmek istediğimiz şey bunun insani değerler açısından anlamlı olup olmadığıdır. Elbette şimdi karşımıza anlamlılık kelimesi çıkmıştır. Bir şeyin anlamlı olması ya da olmaması etik açıdan ne anlama gelmektedir. Anlam kelimesi bir kelimeden veya davranıştan anlaşılan şey anlamını taşır. Ya da bizlerde uyandırdığı hislerdir. Bir şeyin anlamlı olması kabul edilebilir olduğunu ve değer verilebileceğini ifade eder. Anlamlı olmaması ise bunun tam tersi bir anlam yükler. O halde anlamlı olmayanların ahlaki ve etik açıdan da değer taşımayacakları söylenebilir. Bir şeyin anlamlı olması aynı zamanda hedefe ulaşma açısından bireyleri bir yerden daha iyi bir yere götürebilmesidir. Ya da hedeflerin gerçekleşme miktarıdır. Hedefler gerçekleştikçe yaşanılan olaylarda anlamlı hale gelmektedir. Elbette sadece olumlu sonuçların anlamlı olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Sonuç ne olursa olsun, sonuçta bizlere vereceği bir şeyler olduğundan anlam ifade edecektir. Sürekli olarak gerçekleşmesini istediğimiz düşüncelerimiz olabilir. Bunların gerekçeleşmesi için yapılan eylemlerin sonuçları olaylara anlam yükleyecektir. Ancak eylemler ile hedeflerin uyumu burada önemli hale gelmektedir. Hedefe uygun bir şekilde eylemler planlamak ve uygulamak gerekir. Gerçekleşme ne kadar sağlanırsa o kadarda anlamlılık yüklenebilir. Yapılan eylemin bizim için bir anlam taşıması önemlidir. Ancak bundan başkaları bir anlam çıkarmayabilirler. Başkalarının bir anlam çıkarmamış olması bunun anlamsız olduğunu göstermez. Ancak yapılan eylemin başkaları tarafından da anlamlı olmasına engel olmaz. Sizin çıkaracağınız anlam ile başkalarının çıkaracağı anlamda her zaman aynı olmak zorunda değildir. Zaten bu her zaman mümkün de değildir. Bir birey için yaptıklarının anlamlı olması sonucunda insanlığa verebileceği bir katkının olmasıyla ölçülebilir. Ayrıca yapılanların gerçekten anlamlı olduğunun bilincinde olanlar için anlamlıdır. Diğer bir deyişle, belli bir hedefe sahip olan kişilerin hedeflerini gerçekleştirmek için çalıştıklarında anlamlı olmaktadır. Hedef koyarken ve bu hedefe ulaşabilmek için ortaya konulacak eylem için belli bir bilgi birikiminin olması eylemin değerini artıracaktır. Bilgi seviyesi arttıkça eylemin değeri de artacağından aynı zamanda insanlık için değerli ve anlamlı gelişmelere katkı sağlayabilecek sonuçlar doğurabilir. Bireyler bilimsellik ve insani değerler bakımından ne kadar anlamlı sonuçlar elde edebilirlerse sonuçta insanlığın gelişmesi ve yaşam kalitesinde olumlu ve anlamlı etki yapabileceğinden etik açıdan çok değeri olacaktır. Kısaca şunu söyleyebiliriz ki, insani amaçla yapılan insani eylemler hedeflerine uygun yapıldıkça etik değerin karşılığı olarak değerlendirilebilir. Değer ile anlamın bir araya getirilmiş hali aslında etik değerler bütünüdür. Yapılanların değerli ve anlamlı olup olmadığı ancak onları yapanlar içindir. Yapılanların değerini bilmeyenler için ne yaptığınızın pek bir önemi olmayacaktır. Örneğin, saygı, sevgi, dürüstlük ve güven gibi kavramlar ancak bunların değerini bilenler için bir anlam taşıyacaktır. Bunların değerini bilmeyenler için insanlıktan ve insanlık onurundan bahsetmek imkânı da olmayacaktır. Çünkü bu sayılanlar aynı zamanda insanlık onurunun temel belirleyicileridir. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, bireyler sahip olmuş oldukları normlara göre davranış sergilemeleri etik davranış gösterdikleri anlamını taşımamaktadır. Ayrıca hangi meslek icra edilirse edilsin, mesleki etik ilkeler göre davranmak ta aynı şekilde insanlık etiğini koruma anlamını taşımayacaktır. Hayatımızın bütününde etik kurallarına uygun bir şekilde yamayı istiyorsak önce buna karar vermek gerekecektir. Bu kararın toplumsal bir uzlaşı ile verilmesi başarıyı daha da artırıcı etki yapacaktır. Etik yaşam bizlere bir yük değil aslında insanlığımızı kaybetmemek açısından bir gerekliliktir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı - 26/12/2022 |
Virüs fırtınasından sonra Enfeksiyon saldırısı |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? - 14/12/2021 |
Sıfır Emisyon Mümkün mü? |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi - 01/07/2021 |
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi - 15/06/2021 |
Salgın Hastalıkların Kısa Tarihi |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine - 02/06/2020 |
Kitlesel Yokoluşlar Üzerine |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 - 09/01/2020 |
Yoksulluk Algısı Araştırması-3 |
Tarım Kredi Raporu - 16/12/2019 |
Tarım Kredi Raporu |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı - 26/11/2019 |
Kaçak Zeytinyağı Yerli Zeytinyağı Savaşı |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... - 26/11/2019 |
Tarımsal Alandaki İddialara Dair... |
Devamı |