MHP son bir yılın en çok konuşulan partisidir. Özellikle kongre çalışmalarının başladığı dönemden bu yana sürekli olarak gündemi işgal etmiş ve seven sevmeyen herkesi doğrudan ilgilendirir bir hal almıştır. Özellikle şimdiki MHP yönetiminden memnun olmayanların yoğun çabaları sonucunda MHP kongre yapmak zorunda bırakılmıştır. Önceleri muhaliflerin kongre toplama gayretleri karşısında çaresiz kalan parti yönetimi sonradan 10 Temmuzda kongre yapılacağını belirtmiştir. Ancak daha sonda sözlerinde durmayarak ülkücü camiayı ve ülkücü iradeyi yok saymaya devam etmişlerdir. Anlaşıldığı kadarı ile bu tavırlarında da devam edeceklerdir.

Aslında söylenecek çok şey var ama bizim burada söylemek istediğimiz şey parti yönetiminin partiyi esir alarak işlemez ve büyüyemez hale getirdiğidir. Artık MHP parti olarak barajın altındadır ve yönetim değişmediği sürece bu böyle de kalacaktır. Çünkü parti yönetiminin değişmesini isteyen yaklaşık 700 delegeyi “hain” ilan etmek açık bir şekilde partiyi sıfırlamaktır. Şimdi de çıkıp aday olanların ihracına başlanmıştır. Meral Akşener başta olmak üzere anlaşılan Koray Aydın hariç bütün adaylar atılacaktır. Elbette bu kişilerin partiden atılması tek başına yeterli olmayacağı için bu kişileri destekleyen delegelerde partiden atılacaktır. Böylece küçük ama muhalefet etmeyen her denilene evet diyen bir partili grubunu yanına alan bir MHP yönetimi oluşacaktır.

Bu ülke için MHP önemli bir partidir. MHP bu ülkenin dinamiğidir. Yok olmaması ve yok edilmemesi gerekir. Ancak anladığımız kadarı ile şimdiki yönetim salıdan salıya açıklama yapan, olaylar karşısında hiçbir tepki vermeyen, ne söylediği anlaşılmayan, fikri olmayan bir parti görünümüne getirilmiştir. Bu, ülke için sakıncalıdır. Ülkenin temel dinamiği olan MHP’nin bitirilmesi aynı zamanda hayat damarlarına yapılan ciddi bir müdahaledir.

Baksanıza partinin yöneticilerinin iktidar partisinin gölgesine sığınarak partiyi kendilerine göre korumaya çalışmaları kabul edilecek bir şey değildir. İktidar partisinin her dediğini kabul eden bir yapının nereye gideceği de belli değildir. İktidar olmayı her muhalefet partisi istemektedir. Ancak MHP bunun dışındadır. Parti, iktidar olmayı istemediği gibi bu isteğe sahip olanları da istememektedir. Bunu bir ildeki konuşmasında bizzat şahit oldum. O nedenle söylüyorum. Parti yetkilisinin “Üç beş kişi müdür, daire başkanı olacak diye ilkelerimizden vaz geçecek değiliz, kırmızı plaka istemiyoruz” şeklindeki açıklaması hala daha kulaklarımızdadır.

CHP'nin sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke "Adli yılın açılışı kaçak saraya taşınıyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez. Çünkü demokrasilerde yargı asla kabul etmez. Siyasetin gölgesinde yargı olmaz. Yargı bağımsız, herkese eşit mesafede, kimliklere ve farklılıklara kör olmak zorundadır. Kendi yapımı dahi hukuka aykırı olan bir kaçak sarayda yargı yılı açılamaz. Bu açılış asla kabul edilemez. Sayın Bahçeli'nin adli yıl açılış törenlerine dair CHP'ye yönelik çağrılarını ciddiye alıyoruz. Bu nedenle de kendisine yanıt verme ihtiyacı hissediyoruz. 15 Temmuz'da Türkiye'de olağanüstü bir durum yaşandı. Bu olağanüstü durum karşısında CHP bu devletin kurucu partisi olma bilinciyle Türkiye'ye omuz verdi. Oysa bugün anlaşılıyor ki CHP Türkiye'ye omuz verirken, Sayın Bahçeli, Erdoğan rejimine omuz vermeyi tercih etmiş. Türkiye'de kuvvetler ayrılığına güçlü bir parlamenter demokrasiye ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu 15 Temmuz'da bizzat hepimiz yaşayarak gördük. Şimdi hepimize düşen en temel görev de saray rejimine omuz vermek değil, yargının bağımsızlığını savunmaktır. Biz CHP olarak bunu yapmaya ısrarla devam edeceğiz. Bahçeli isterse kendi parti kongresini sarayın bahçesinde yapabilir" şeklindeki açıklaması eminim fazla söze hacet bırakmayacak kadar anlamlıdır.

Saray bahçesinde kongre fikri oldukça orjinaldir. MHP yönetimine de yakışan bir şeydir. Sayın Böke’nin önerisini destekliyorum…