Ertuğrul GÜREŞCİ
ispir_ert@hotmail.com
TÜRKİYE'NİN SIĞINMACI SORUNU
20/10/2015 Arap baharı ile başlayan ve dalga dalga bölge ülkelerini ve halklarının neredeyse tamamını etkileyen isyasi, sosyal ve ekonomik kaos, beraberinde insan canını kitlesel olarak almaya devam ediyor. Başta Suriye olmak üzere bölge ülkelerindeki can pazarından kurtulanlar, kitleler halinde en yakın ülkelere ve bölgelere doğru kaçmaya devam ediyorlar. Bu kaçış bazen insan yüreğininin kaldıramayacağı kadar duygusal travmalara neden oluyor ve kamuoyu bundan oldukça olumsuz etkileniyor. Sığınmacı adı üstünde sığınan kişi yani bu kişi göç ediyor ama kendi iradesi ile göç etmiyor düpedüz kaçıyor. O zaman sığınmacı için yapılacak en önemli tanımsal yaklaşım, canını kurtarmak için kaçan ve can güvenliği olduğunu düşündüğü bir yere sığınan kişilerdir. Türkiye yıllar önce de bu tür sığınmacılar ile karşılaşmış ve üzerine düşeni fazlası ile yapmıştır. Iraktaki katliamdan veya Bulgaristandaki zulümden kaçanlar yine ülkemize sığınmış ve onların can güvenlikleri ziyadesiyle sağlanmıştır. tarihsel süreç içerinde de Sultan Fatih döneminde de ve sonraki dönelerde de yine zulm altındaki toplumlar devletimize ve milletimize sığınma gereği duymuştur. Bu durum, belki Türkiye'nin birazda tarihsel sorumluluğundan, milletimizin engin misafir perverliği ve merhamet duygularından kaynaklanmaktadır. Türkiye son 3-4 yıl içerinde yaklaşık 3 milyon sığınmacıyı ülkesine kabul etmiş ve bunların yaşamlarını idame ettirebilmesi için elinden geleni yapmıştır ve yapmaya da devam edecektir. Ancak rakam o kadar büyüktür ki bunun ekonomik maliyeti artık milli gelirimizi ve bu ülkenin yerlilerini bile rahatsız edecek düzeye gelmiştir. Bu rahatsızlık kimi zaman küçük çapta da olsa bir tepkiye hatta çatışmaya bile neden olmuştur. Türkiye almış olduğu bu sorumluluğu her platformda batı dünyasına ve oradan da tüm dünyaya iletmiştir. mali sorumluluğun dahi paylaşılmasını istemeyen batılı toplumların en önemli stratejisi; mümkünse kendi ülkelerine bu sığınmacıların gelmemesi gelenlerin ise kaliteli bir iş gücüne sahip olmasını istemektedir. Yani batı, olayın merhamet boyutnu zaten umursamamakta halen daha materyalist bir yaklaşımla fayda-masraf ikilemi içerinde konuya bakmaktadır. Türk dış politikası ve sığınmacılar konusu başlı başına özel bir konu olup aralarındaki ilişki çok yönlü bir şekilde tartışmaya açıktır. Türkiye'nin sığınmacılar ile ilgili olarak en önemli sorunu; bu tür bir nüfus hareketliliğinin yönetimi sorunudur. Eğer stratejik bir yönetim anlayışı ile konu ele alınırsa farklı yaklaşımlar da elde edilebilir. Ancak şu da bir gerçektir ki, Türkiye sığınmacılar için özendirici politikalar uygulaması ülkenin sosyo-ekonomik politikaları ile birlikte ele alınmalıdır. Bu özendiricilik insani yardım dışındaki politika araçlarıdır ve bunları sezen batının bu tür politikaları mali yönden de destekleyebileceği ve Türkiye'yi zor duruma bırakabileceği de unutulmamalıdır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
TÜRKİYE'DE KÖYDEN KENTE GÖÇÜN ÖNLENMESİ - 15/12/2015 |
TÜRKİYE'DE KÖYDEN KENTE GÖÇÜN ÖNLENMESİ |
1.Uluslararası Gemlik Zeytini Festivali Üzerine - 08/11/2015 |
Gemlik zeytini festivali |
GÖÇÜN YÖNETİLEBİLİRLİĞİ - 29/09/2015 |
Göçün yönetilebilirliği sağlanırsa, ekonomik ve sosyal faydası da artacaktır. |
TÜRKİYE’DE KIRSAL GÖÇÜN TOPLUMSAL YANSIMALARI - 09/09/2015 |
TÜRKİYE’DE KIRSAL GÖÇÜN TOPLUMSAL YANSIMALARI |