14/05/2019
İslam Dünyası sahipsizliğinin ve kimsesizliğini en derinden yaşadığı bir dönemden geçiyor. İslam dini dindar görünümlüler tarafından adeta yağmalanıyor, tahrip ediliyor ve itibarsızlaştırılıyor. İslam ile gizliden gizliye yapılan mücadele artık daha açık ve daha belirgin bir şekilde yapılmaya başlandı. Önceleri dışarıdan gelen ve Müslüman olmadıkları açıkça bilinen kişilerin karalamaları ile olurken, artık Müslüman oldukları konusunda şüphe götürmeyen kişilerden gelmeye başladı. Bunlarında Müslümanlıkları aslında tartışmalı hale geldi. Böylece insanlara dini anlamda kimselere güvenilmemesi gerektiği ve İslam dünyasındaki din alimi ya da din adamı olarak tanımlananların çoğunun aslında soytarı oldukları bu şekilde görülmeye başlandı.
Bütün İslam ülkelerinde görülecek ya da söylenebilecek çok sayıda örnekler bulunabilir. Ancak burada söylemek istediğim bazı İslam ülkesi yöneticilerinin ve din alimlerinin özellikle İsrail sevgisi üzerinedir. İsrail İslam dünyası için kesinlikle bir yok edicidir. Elinden gelse yeryüzünde ne kadar Müslüman varsa katledebilecek potansiyele sahiptir. Bunu kullanabilmek için ortam aradığı konusunda kimsenin şüphesi olmayacaktır. Zaman zaman işgal altında tuttuğu topraklarda yapmış olduğu zulüm ile bunu hatırlatmaktadırlar.
İsrail ya da Yahudi düşüncesi İslam pergamberi HAzç. Muhammad içinde her zaman için iyi olmayan şeyler söylemiş v e sürekli olarak yüce peygamberi yok sayak ve aşağılamak için her yolu denemiştir. İsrail’de ve Amerka Birleik Devletkerind eyayınlana ve İsrail hükümetinin desteği ile çıkan kitaplarda Hz. Muhammet içimn aüğza alınmayacak şeylerin söylendiğini biliyoruz. Tarih kitaplarında* Hz. Muhammed hakkında “sahtekâr”(!) veya “sözde peygamber”(!) anlamına gelen “pasul”; “koyun çobanı” anlamına gelen “ro’e tson”; “günahkârların sefih çobanı”(!) anlamına gelen “ro’e evili”; “mecnun”, “deli” ve “dengesiz”(!) anlamlarına gelen “meşuga”; “psikolojisi bozuk”, “dengesiz”(!) anlamlarına gelen “iş ha-ruah”; “lânetli”(!) anlamına gelen “arur”; “kötü”, “anlayışı kıt aptal”(!) anlamına gelen “ilem ha-raşa’” gibi terimler tercih edilmiştir. Bütün bunlar bilinmesine rağmen maalesef yine de İslam dünyasında İsrailin ve İsrail düşüncesinin aktif olmasını anlamak gerçekten çok zor.
El Ezher Üniversitesi İslam dünyası için önemlidir. Söyledikleri ve yaptıkları her zaman için izlenir ve itibarlıdır. Bu nedenle bu üniversitenin yaptığı ya da üniversite de görev yapanların söyledikleri her zaman için önemli olmuştur. Geçtiğimiz günlerde El Ezher şeyhlerinden ve İslâm İşleri Yüksek Kurulu üyesi vaiz Halid Al-Jundi çok ilginç bir çıkış yaptı. İzin verirseniz bu kişiye İslam âlimi demeyeceğim. Çünkü âlim kelimesi bizim için çok değerli ve önemlidir. Böylesi yaratıklara kullanılmasını doğru değildir. Adı geçen kişi Mısırlı bir gazeteciye bir telefon görüşmesi sırasında ise “Ben padişahın şeytanıyım ve Allah’tan beni Kıyamet Günü’nde Sisi ile güçlü kılmasını istiyorum” diyen birisidir.
Bu kişi katıldığı bir televizyon programında bir askerin İsrail’i lanetlemeye çağırmasına tepki gösteriyor. Bunun yanlış olduğunu ve İsrail’in kesinlikle protesto edilmemesi gerektiğini söylüyor. Hatta kendini tutamayarak biraz daha ileri gidiyor ve “İsrail’in lanetlenmesinin haram” olduğunu söylüyor. Daha da ileri giderek hükümetin ‘İsrail’in lanetlenmesinin yasaklanması gerektiğini söylemiştir. Elbette bunu söylerken eminim belli gerekçeleri ve dayanakları vardır. Bu dayanakların ne derece geçerli olduğu bilme şansımız yok. Dayanaklardan birisi ‘Arapça’da ‘İsrail’ kelimesinin ‘Abdullah’ anlamına geldiğidir. İlk kez duyduğum bir gerekçe. Biraz araştırma imkânım oldu. Ancak böyle bir şeye rastlamadım. Elbette bilgisi olanların konu hakkında bilgi vermeleri faydalı olacaktır. İkinci gerekçe ise “Allah’ın bize verdiği cevap güvenli ve cömert olmamız” dır. Bu nedenle kimseye düşmanlık yapamayız ve kin güdemeyiz demektedir. Çok ikna edici olmayan ve birazda zorlama bu gerekçelere inanırsanız durum budur.
Daha önceleri Yusuf El Kardavi gibi beyni kiralanmış kişilerin Amerika’nın aleyhine konuşulmasını yasaklamaya çalışanlar ve hatta bunun için fetva verenlerde olmuştu. Özellikle Suudi Arabistanlı bazı din âlimlerinin Amerika ve İsrail sevgisinin sınırının olmadığını zaten biliyoruz. Suudi Arabistanlı bazı yazar ve gazetecilerin İsrail’e destek vererek “Kalplerimiz sizlerle. Allah İsrail’i ve halkını korusun” açıklamalarını unutmadık. Çünkü bunu sıklıkla bizlere hatırlatıyor. Halid Al-Jundi’nin yaptığı bu açıklama ve sert çıkışı ilk olarak Tel Aviv tarafından kutlandı. Açıklamadan oldukça memnun olduklarını ifade ettiler.
Bu tipler İslam adına ahkâm keserek Müslümanların kafalarını karıştırmakta ve yapılması gerekenlerin yapılmamsına ve görülmesi gerekenlerin ise görülmemesine yardımcı olmaktadırlar. İçimize yerleştirilmiş özel görevli ajanlar olarak değerlendirme yaparsak yanlış olmayacağı düşüncesindeyim. Sadece geçen yıl içinde İsrail tarafından öldürülen Müslüman sayısı yaklaşık 3000 civarındadır. Bu bilinirken halen daha konuşmanın çok ta tutarlı bir tarafı yoktur. Müslüman’ım diyenlerin mutlaka okuması ve gerçekle yanlışı ayırt edebilmesi gerekir. Doğruyu bulabilmek için doğru kaynakları okumalı, beyinlerini kiraya vermemeli ve düşüncelerini hapsetmemeleri gerekir. Aksi taktirde bizimle dalga geçen, alay eden ve dalga geçen çok olur.
*Nuh Arslantaş, Yahudilere Göre Hz. Muhammed ve İslamiyet (İbranice Tarih Kitapları Açısından Bir İnceleme), İz Yayıncılık: İstanbul 2012.
Devamı 
